89
Kandinskiy’in resimlerine ilk göze
çarpan; şekil, renk, çizgi ve biçim
düzenlerinin psikolojik bir irdeleme
olduğudur. Tıpkı bir bestekâr
gibi resmini betimler. Kendine
özgü çizgileri ve biçimleri ile bu
betimlemeleri heyecan verici ve ruhsal
bir ortama sürükler. Ressamlığının ilk
dönemlerinde, resimlerinde duygu
yoğunluğunu renklerle sağlayan
Kandinskiy, sonradan iyice soyutlaşmış
ve çizgiler ile belirgin figürleri birlikte
kullanmıştı. Kendi dilini oluşturması
onun enerji üreten bir makine gibi
üretmesine vesile olmuştu. Bu enerjinin
kökeni Almanya’daki dışavurumculuk
olsa da aslolan onun sezgisel
yaklaşımıydı. Soyut resimlerindeki
canlılık adeta büyülerken insanı resmin
içerisine çeker. Anlatımı gizemli ve
birçok temaya duyarlıdır.
Avrupa’da soyut sanatın öncülüğünü
yapan Rus ressam, hukuk öğrenimini
yarıda bırakıp, Münih’te resim
öğrenimi görmüş, dışavurumcu
özellikler taşıyan mavi binici akımının
öncülerinden olmuştu. Hukuk eğitimini
yarım bırakmasının nedeni gelişim ve
bilim değerlerine inanmamasından
kaynaklanıyordu. Ruhsal buhranlarının
içerisinde sanatı kullanarak kendisine
yepyeni bir dünya bulma arayışındaydı.
Soyut resme yönelmesinin temelinde
de bu düşünce saklıydı. Gerçeği taklit
etmek yerine, tasvir ederken kullanılan
renk ve çizgileri gelişigüzel içinden
geldiği gibi kullanmayı tercih ediyordu.
Ona çağrıştırdığı şekilde resmediyor,
dış dünyayı fazlasıyla materyalist
bulduğu için kendi sanatında bundan
kaçınmak adına, soyut çalışmayı
tercih ediyordu. Bunu yaparken de
iflah olmaz bir çocuk ruhuyla hareket
ediyor ve resminde kendi imgelerine
hep yenilerini ekleyerek resmini
geliştiriyordu.
1866 Moskova doğumlu olan
Kandinskiy aslında Fransız bir ressam
ve sanat kuramcısıydı. Figüratif resim
yapmaktan vazgeçmiş olan ressam;
tamamen çizgi, geometrik şekil ve
renklerden oluşan eserlerini genel
olarak kompozisyonlar adını verdiği
bir kimlikte topladı. Bu denli renkli
ve sıra dışı bir kuramcının aldığı
eğitimin hukuk olması ise işin apayrı
bir boyutuydu. 1886 yılında Moskova
Üniversitesi’nde hukuk ve ekonomi
okumaya başlayan ressam üç yıl sonra
Vologda’ya düzenlenen etnografik bir
geziye katıldı ve ardından Rus Halk
Sanatı üzerine bir makale kaleme aldı.
Bu makale Kandinsky’i çok etkiledi.
Song of Volga, Couple Riding, Colorful
Life gibi koyu üzerine açık ve ışıklı
formlar ile kurgulanan ilk dönem
resimlerinde kolayca bu etki fark edildi.
St.Petersburg ve Paris’i gördükten
sonra ise, 1896 senesinde hukuk
kariyerini tamamıyla terk edip ressam
olmaya karar veren ünlü ressam; iyi
derecede Almanca bildiği için, eski Rus
milliyetçilerinin çoğunlukla yaşadığı
Münih’e taşındı. 1900 ve 1908 yılları
arasında Moskova Sanatçılar Birliği
beraberinde sergiler düzenledi. Diğer
yandan Münih sanat ortamına girdi ve
sergilerde adını duyurur oldu. Yerel
sanat okullarında çalışmalar yaptıktan
sonra Phalanx sanatçılar grubunu
katıldı ve eğitmeni oldu. Her şeyiyle
etkili ve yetenekli bir ressamdı. Ütopik
toplum için kullanılan bir kavram
olan Phalanx kelimesi, 1901 yılında
Kandinski ve arkadaşları tarafından
kurulan sanatçı grubuna isim olacaktı…