95
zenginlik içinde büyüyen sefalettir. Bir
ülke için bahsedilen milli gelir artışı
başka bir ülkenin milli gelir düşüşünden
başka bir şey değildir aslında.
Sonuç olarak antidepresan kuşağının
zorunlu seçmeli güzergahları hep aynı
yere çıkıyor. Tüm özgür seçimlerin
çıktığı tek noktada birey, sistemin
kucağında bulmaktadır kendisini. Bu
kaçınılmaz bir durum olarak on altıncı
yüzyıldan bu yana etkilemektedir
insanlığı. On altıncı yüzyıl İngilteresi’nin
çiftçileri ortak mülkiyet olan tarla
ve meraları çitle çevirip daha fazla
kâr etme gayretine girdiğinden beri
başımızda olan bu mülkiyet belası
doğduğumuz andan öldüğümüz âna
hatta daha da sonrasına, mallarımız
paylaşılana kadar peşimizi bırakmıyor.
Beş yüz yıl önce Londra’da atılan bu
tohumlar çok yakın tarihte Irak’taki
petrol kuyularında sürgün verdi.
Militarist sürgünler epeyce boy attı.
Bu sürgünleri besleyen bir kök var ki
bir parçası evlerimize, sokaklarımıza,
okullarımıza, işyerlerimize kadar
uzanıyor. Özgürlük ve demokrasi
vaadiyle gözümüzün içine bakılarak
söylenen yalanlar bu kökü besleyen
gübredir. Bu gübreyle çılgınca
büyüyerek zihnimizi ağ gibi saran
cehalet sarmaşığı göz beyin
koordinasyonunu bozmakta, baktığımızı
görmemizi engellemektedir. Bu sırnaşık
sarmaşık global köyün jandarmalarının
istediklerini yerine getirmek için
uzamakta, bir gazete haberinden, bir
sohbetten, bir şarkıdan, bir kitaptan, bir
reklamdan, bir ilandan ve daha birçok
kaynaktan yeni zihinlere bulaşmaktadır.
Amaç sadece baktırmaktır. Görmeyi
engellemek, soru sormayı imkansız
hale getirmektir. Herkesi Platon’un
mağarasında tutmaktır.
Bu noktada verilmiş özgürlüğün
bir anlamının olmadığı açıktır.
Düşünmeden yapılan hatta yaptırılan
seçimlerde bırakın sonucu seçeneklerin
bile sorgulanması beklenemez. O
halde seçeneklerin ve her an yeni bir
şeyler deneme şansımızın olması özgür
olduğumuz anlamını taşımaz. Sartre’ın
iddiası kendisini tamamen kapitalist
düzenden soyutlamış bir insan için
geçerli olabilir. Dünyanın her köşesinde
seçeneklerimizi etkileyecek ve hatta
belirleyecek bir etken mutlaka var.
Günümüz itibariyle tam özgürlükten
söz edilemez çünkü özgürlük kapitalist
düzenin başlamasıyla bitmiştir.
Aşağıdaki sözlük anlamlarından
da görüleceği gibi içi boşaltılmış
kavramlara “özgürlük” de eklenmiştir.
Özgürlük (isim):
1 -
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya
bağlı olmaksızın düşünme veya
davranma, herhangi bir şarta bağlı
olmama durumu, serbestî.
2 -
Her türlü dış etkiden bağımsız
olarak insanın kendi iradesine, kendi
düşüncesine dayanarak karar vermesi
durumu, hürriyet.
* Rousseau, J. J. (1988).
On Social
Contract, 'Rousseau's Political
Writings'
(ed. Ritter, A; Bondanella,
J.C.). Norton & Company.
* Rousseau, J.J. (1990).
"Discourse
on the Origin and the Foundations
of Inequality Among Men", The First
and Second Discourses together
with the Replies to Critics and Essay
on the Origin of Languages.
Harper
Torchbooks.
* Locke, J.
"Second Treatise of
Government", Modern Political
Thought: Readings from Machiavelli
to Nietzsche
(ed.Wootton, D.) s. 326
(2.kitap, 5.bölüm, 48.paragraf). Hackett
Publishing Company.
*
Türk Dil Kurumu Sözlüğü
(2009)
* Silier, Y. (2007).
Özgürlük
Yanılsaması
. İstanbul: Yordam Kitap.
Kaynakça