92
kitabi
Kendi kendine konuşana neden deli
denir? Bazen kendine anlatacak ne
çok şeyi vardır oysa insanın. İnsan,
kendi kendisi ile sık sık konuşsa iyidir
hatta. İyidir hiç değilse ara sıra sık sık
sorsa kendisine, “ben, ‘kentim’ için
şimdiye kadar ne yaptım” diye. Sadece
kendisi için yaşayıp da hayatı boyunca
kenti için hiçbir şey yapmayanları ne
yapmalı bilemiyorum. Bazı sabahlar
aklında kenti için iyiliklerle, güzelliklerle
uyananları ve bunları hevesle
uygulamaya koyanları çok seviyorum.
Ben kendi kendine konuşanlara
da, taşının tepesinin üstüne oturup
kendi kenti ile konuşanlara da deli
demiyorum. Kimileri sahiden de
delice işler yapıyorlar, doğru; kimileri
aklı başında olanların asla cesaret
edemeyeceği kadar büyük yükler altına
giriyorlar kendi kentleri için, doğru;
kimileri kendi hayalinin peşinden
gidemiyor bir türlü, kenti için kurduğu
hayali gerçekleştirmekten zaman
bulamadığından, doğru; bunları neden
yaptıklarını değil, nasıl, kalplerindeki
hangi zenginlikle yaptıklarını hep merak
ediyorum hep. Hayatta sadece kendine
hayran onca insan, kentine hiçbir
faydası olmadan yaşayıp giderken,
kentinin her santimetrekaresine hayran
kişiler sayesinde biz farkında bile
olmadan daha kolay daha güvende
daha keyifli yaşıyoruz. Bir kent için
bir şey yapmayı gözümüzde çok
büyütüyoruz. Oysa sadece alsak
kalemi elimize, bir küçük deftere
yaşadığımız kentin bizim yaşadığımız
zamanlardaki halini not etsek; kendi
kentimizin mirasına ne kadar değerli
bir hazine bırakmış oluruz. Tıp hocası,
tıp tarihçisi, sanat tarihçisi, minyatür
ustası, tezhip ustası, ebruzen, ressam,
yazar, öğretmen bir hezarfen Süheyl
Ünver…
Onun başka pek çok kent için yaptığı
gibi Bursa için de samimiyetle,
hassasiyetle defterlerine aldığı
notlardan, kendi kendimize
baktıysak da göremediğimiz Bursa’yı
okuyoruz şimdi. Süheyl Ünver, 17
Şubat 1898’de İstanbul’da doğdu,
İstanbul’un muhteşem o medeniyetten
kalan mimarisi onun çocukluğunun
oyun bahçesi oldu. Osmanlının
son dönemleri, onun hayatının ilk
dönemleriydi. Savaş çıktı, muazzam
bir mimari yerle bir oldu ve bir anda
yeniden yapılanma dönemi geldi.
Süheyl Ünver, etrafının değiştiğinin,
bir toplumun karakterini oluşturan
mimariye edilen muamelenin
farkındaydı ve bunun bir biçimde
bu toplumun hafızasında kalmasını
sağlamayı kendisine görev edindi. Tıp
öğrencisiyken bir yandan da güzel
sanatlarla ilgilendi; ebru, tezhip,
minyatür ve hat öğrendi, Hoca Ali
Yakın zamanların
“Evliya Çelebi”si
Ahmet Süheyl Ünver’in “Bursa defterleri”
Beni sakın öldü sanmayın. Bütün
hayatımın yaşanmış seneleri
Süleymaniye Kütüphanesi’nde
Türk kültürü arşivimle binlerce
not ve hatıra defterlerimin
içinde. Mündericat ve resimlerim
emirlerinize amade. Ben
hayatımda tanrımın lütfu,
büyüklerim, eş ve dostlarımın
teveccüh ve dualarıyla cidden
bahtiyar bir ömür sürdüm, darısı
dostlar başına. Benim için
konuşmalar yapmağa lüzum yok.
Ama Süleymaniye ve Ankara’da
arşivimden programlı uğraşıların
lüzumuna dair konuşun.
Kabir ziyaretlerine lüzum
yok. Benim yazdıklarımdan
da bahsetmeyin. Seçtiğim
konular üzerine laf olsun diye
konuşmayın. Onları ve şimdiye
kadar akıl edemeyerek üzerinde
duramadığım ilginç konularımı
bensiz olarak benimseyin. Boş
vakit geçirmeyip benim gibi
her şeyi değerlendirin. İnanın ki
diğer insanları bıktıracak kadar
çok yaşarsınız. Boş geçen her
vakit sizleri ölüme götürür. Acıyın
kendinize.
Ahmet Süheyl Ünver.”
“Vasiyetnamem