Dergi Bursa Ağustos-Eylül 2011 - page 33

31
bir cazibe merkezi olmuş. 1950’lerden
iç savaşın başladığı 1975’e kadarki
dönemde ise Ortadoğu ülkelerini
batıya bağlayan limanı, üniversiteleri,
İsviçre’dekilerle benzer çalışma
esaslarına sahip bankaları, lüks
mağazaları, kumarhaneleri, gece hayatı
ve o dönemlerde nüfusun çoğunluğunu
oluşturan Hıristiyan nüfusun etkisiyle
gelişen batılı yaşam tarzıyla en ihtişamlı
günlerini yaşamış ve Doğu’nun Paris’i
sayılmış. “Neden Paris de Londra
değil?” diye soracaklara; şehrin
I. Dünya Savaşı sonrası Milletler
Cemiyeti tarafından Fransız mandası
altına verildiğini ve bu durumun
1946’ye dek sürdüğünü, Beyrut’ta çok
yoğun bir Fransız etkisinin olduğunu,
özellikle Hıristiyan nüfusun büyük
kısmının Fransızca konuştuğunu,
birçoğunun Fransa ile organik ilişkileri
bulunduğunu, bir ayağı Fransa’da
diğeri Lübnan’da yaşayanların bol
olduğunu ve cadde isimlerinin “Rue”
ile başlayıp Paris’tekine benzer şekilde
tabelalandırıldığını söyleyebilirim.
Tabii böyle bahsedince aklınızda yanlış
bir imaj uyansın da istemem doğrusu.
Her ne kadar yüzü batıya dönük bir
1...,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32 34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,...124
Powered by FlippingBook