Dergi Bursa Ağustos-Eylül 2011 - page 61

59
teknoloji, eğlence ya da ışıltılı
oyuncaklar olmasına rağmen bugün
bile “güldürüyor” Chaplin… Çünkü
gülmek isteyen her çocuğun, tebessüm
eden her insanın, zaman kavramından
sıyrılmak isteyen herkesin keyfini yerine
getirebilecek bir karakterdi Charlie
Chaplin…
Siyah beyaz filmlerinde çizdiği
görünümler, şaşkın palyaço Şarlo
karakteri, belki de bizim toplumumuza
yakın gelen özellikleri, kısaca her
şeyi sıcak kılıyordu bize Chaplin’i…
Onun bu kadar bizden birisi olması
aslında basit bir tesadüf değildi.
İşini çok çok iyi yapan bir oyuncu-
yönetmenin tüm sinema algılarına
karşı çıkışıydı bu… Her şeyden önce
bağımsız sinemacılığın ne demek
olduğunu kanıtlayan en önemli
sanatçı oldu. Sinemanın isterse
bir patron güdümünden çıkıp, bir
sanatçı(yönetmen) güdümüne kolayca
girebileceğini ele güne ispatladı...
Bağımsız sinema ekonomik ya da
psikolojik olarak bir kurum, kuruluş ya
da kişiye bağlı olmadan, yönetmen
önceliğinde çekilen filmlere verilen
isimdi ve bunu en güzel ‘o’ yaptı.
Chaplin; fakir bir yaşantı sürmüş
olmasına karşın hayata karşı direncini
hiç kaybetmemiş de bir isim… Özellikle
annesinin hastalığından sonra iyice
yoksullaşmış… Üvey abisinin ona bir
tiyatro grubunda bulduğu işe girene
kadar da talihi pek iç açıcı değilmiş.
Tiyatro grubu Amerika turnesine
çıkmış ve turne sırasında keşfedilmiş.
Keşfedilmesinin ardından altmıştan
fazla kısa filmde oynayarak yeni
gelişmekte olan sinemanın da etkisiyle
dünya çapında görülmemiş bir üne
kavuşmuş… Daha sonra uzun metraj
filmlerde boy göstererek United Artists
film şirketinin ortağı olmuş. Bu dönem
belki de en verimli dönemiydi. Altına
Hücum, Şehir Işıkları, Büyük Diktatör,
Asri Zamanlar, Sirk ve Sahne Işıkları
gibi başyapıtlara imza attı.
Yaptığı her şeyi akıl süzgecinden
geçirerek yapıyordu. Filmlerinde
döneminin koşulları için imkânsız
sayılabilecek mizansenlere yer
verdi. Koreografiler ve akrobatik
hareketler dahi yer aldı filmlerde.
Komedi sinemasının bütün örneklerini
sunarken tüm niteliklerini de koyu
bir muhafazakârlıkla koruyordu.
Heyecandan uzak, durağan sahnelerde
ise dramatik öğeleri ön plana çıkartıyor,
popülist yaklaşımlara, hiçbir zaman
kaçmıyordu. Benimsemediği bazı
yönetmenlik ilkelerine ve teknolojiye
yönelik ağır eleştirilerini ise yine
bu komedi tarzının içinde eritmeyi
başarıyordu. Seyircisine siyah beyaz
filmlerin esrarengiz tadında sessiz
sessiz ulaşıyordu. Zaten başarısı
da yine bundan kaynaklanıyordu.
Seyircisine en doğru mesajları, en yalın
şekliyle iletmeyi çok iyi biliyordu.
Hayatının karakteri, kendi yarattığı
modern palyaço Şarlo, dünya üzerinde
filmlerinin gösterildiği her ülkede
insanları kendisine hayran bıraktı…
Sadece ABD’de kabul görmedi
çünkü ABD vatandaşlığını reddetmesi
sebebiyle bir karalama
kampanyasına maruz
kaldı. Kendisinden
hayli genç olan
kadınlarla yaptığı dört
ayrı evlilik, bir dönem
kendisine açılan
babalık davası, The
Immigrant filminde ABD
memurunu tekmelediği
sahne ve bazı
filmlerinin komünizm
propagandası olarak
yorumlanması
ABD’deki başarısını
engelledi ve Chaplin'in
ABD'ye girmesi
yasaklandı. Cevabı
ise şu oldu: "Bana
komünist dediler. Oysa
sadece hümanistim."
Şarlo konan yasaktan
sonra karısı ve
çocuklarıyla birlikte
1...,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60 62,63,64,65,66,67,68,69,70,71,...124
Powered by FlippingBook