Dergi Bursa Aralık-2011 - page 50

48
armoni
evvel yazmaya başladığım şarkılar.
Benim yüzlerce bestem olmadı hiç.
Bir yığının arasından da seçmedim
dolayısıyla şarkıları. Belki iki ya da üç
şarkıyı dışlayarak böyle bir playlist
yaptım. O albümde anlatılan hikayelerin
kimi girizgahı, kimi tekerlemesi, kimi
sonucu ya da gelişme bölümü. Ayrık
durmamalılar. Çok ayrık duran bir parça
olsa dahi bu kurguda, içindeki bir
hatırlatmayla diğerleriyle bağ kurmalı.
En azından tercihim bu yönde olur.
“Hayat’’ isimli ikinci albümünüze
tepkiler nasıl? Albümde kimlerle
çalıştınız?
Şu anda albümün artık satılmadığı bir
dönem olarak nitelenen şu günlerde
“Hayat” çok keyifli gidiyor. Güzel
tepkiler alıyoruz ve bu beni gerçekten
çok mutlu ediyor. Albümde Kemal
Evrim Aslan, Cenk Erdoğani Mert Önal,
Murat Çopur, Ozan Musluoğlu, Kürşad
Deniz, Ferit Odman, Erdal Akyol,
Sarp Maden, Uğur Akyürekle çalıştım.
Kayıtları ve mixleri Erim Arkmanla
beraber yaptık ve tabi ki Barış
Erduran’ın da katkılarıyla. Mastering ise
Çağlar Türkmen’e ait.
Yazdığınız şarkılar bir öykü ile mi
ortaya çıkıyor, sizce en ilginç bir
öyküsü olan şarkınız hangisi?
Aklımdaki bir resmin yazıya döküldüğü
bir anda çıkıyor şarkılar. Söz ve müzikle
bir arada. Çok ilginç bir öyküsü olan
şarkım yok ne yazık ki. Dediğim gibi
hepsi kişisel masallar. Bir tek “Geç
Kalmış Şermin’in Yeri” şarkısı için
küçük bir şey anlatabilirim. Bir gece
eve dönerken Taksim’in arka sokağında
bir tabelası ilişti gözüme. Kocaman
harflerle “Geç Kaldı… Şermin’in yeri”
yazıyordu. Çok etkilenmiştim bu
isimden. Günlerce kafamda hikayeyi
kurgulamaya başladım. Bu ismi,
bu isme sahip olabilecek kadını…
Sonrasında müzisyen arkadaşım
olan Cem Tuncer’le birkaç gitar
riffi kaydettik. Bir gün sonra oturup
o rifflerin üzerine böyle bir melodi
ve hikaye yazdım. Sonrasında da
Şermin’in yerine gidip hediye ettim
şarkısını.
Konu müzik olunca rekabetin çok çetin
yaşandığını görüyoruz, siz kendinizi
rekabetin neresinde görüyorsunuz?
Hiçbir yerinde. Böyle bir şey
konu olursa ben yokum. Ortadan
kaybolurum, yok olurum. Böylesi
totaliter bir hayattan kaçma sebebim
müzikken, kendimi neden bir yarışa
davet edeyim? Huzursuzlaşır,
korkar, küserim. Hikayelerimi neden
yarıştırayım bir başkasınınkilerle.
Herkesin bir hikayesi var anlatacağı,
hepsi de birbirinden farklıdır. Ne daha
iyi ne de daha kötü.
“Benim albüm yapmak gibi bir
hayalim yoktu, sadece şarkı söylemek
istiyordum” diyorsunuz… Albüm
yapma fikri nasıl oluştu?
Bülent Ortaçgil ile tanıştım. O bana bu
albümü şarkı yazmaya devam etmek
gerektiği için yapmam gerektiğini
anlattı. Sonrasında çok büyük keyif
aldım albümü hazırlarken. Bugün ise
tek amacım bu oldu. Yani yazmaya
devam etmek ve hayatıma güzel bir
albüm diskografisi bırakabilmek.
Sadece solist değil aynı zamanda söz
yazarı ve besteci kimliğiniz de var.
Hangisi sizde daha ön planda? Siz
hangisi daha çok seviyorsunuz?
İkisi birlikte yürüyor benim için. El ele.
Birbirinden ayıramam. Kendi şarkılarımı
söylerken tarifi imkansız bir keyif
alıyorum. Başka sanatçıların şarkılarını
yorumlarken de müthiş heyecanlanıyor
kimlik değiştiriyor kabuk yeniliyorum.
İkisine de bağlıyım, derinden.
Müzik ile uğraşmanın dışında
neleri severek yapıyorsunuz, başka
uğraşlarınız var mı?
Küçük öyküler yazıyorum
çocukluğumdan beri. Beni iyileştiren
bir şey. Balık tutmak en çok sevdiğim
şeylerden biri. Bunun dışında
yemek yapmayı çok severim. Boş
vakit buldukça da kendimce takılar
yapıyorum.
Bülent Ortaçgil ile çalışmak nasıl
bir duygu? Size ne gibi tecrübeler
kazandırdı?
Biz Bülent Bey ile bilfiil çalışmadık.
Bir nevi akıl hocasıdır benim için. Bu
aşamada başıma gelebilecek birçok
konu hakkında uyardı, bilgilendirdi
beni. İnandırdı kendime ve cesaret
verdi en önemlisi. Desteği ve sırtıma
vurup “hadi” demesidir bugünüm.
“Huzurlu, sakin ve naif’’ sizin için
yapılan yorumlarda genelde bu
kelimeler kullanılıyor. Şarkı sözlerinize
de yansıyor… Daha duygusal, hırçınlık
yapmayan, biraz hüzünlü belki, gerçek
Jehan’da böyle mi?
Olduğum söylenilen her şey aradığım,
olmaya çalıştığım şeyler aslında. Öfkem
de sağlamdır. Beni bile ürkütür. Naiflik
konusu ise biraz karışık. Naif demek
yanlış olur ama hala hayattaki bazı
değerlere inanıyorum ve onlar uğruna
savaşıyorum. Bugün naiflik sanırım
anlam değiştirdi ve artık böyle bir
tanıma evrildi. Saf, zararsız, katıksız,
korumasız, hatta bazen tecrübesiz.
Bunlar değil de inancımdaki ısrarımsa
naifliğim, kabulümdür. Hüzne gelince;
hüzünden beslenirim ama hayatımda
melankoliye bel bağlamam. Umuttur
benim için mutluluğumun başlangıcı.
Hüzünle başlasa da yazılarım, umutla
noktalarım ve mutlanırım.
Kendinize dair, kariyerinizle ilgili
yoksunluğunu duyduğunuz, eksikliğini
hissettiğiniz bir şeyler var mı?
Olmaz mı? Öyle çok şey var ki… Hoş
benim daha çok yolum var. İşin çok
başındayım henüz. Yaşadığımız yerin
saymakla bitmeyecek eksiklikleri
bizleri de vuruyor. Dilediğimizce
paylaşamıyoruz şarkıları. Popüler
kültürümüzün azıcık da olsa dışında
kalan her şey nedense hakir görülüyor
bu memlekette. Ürkütücü, korkutucu,
fazla kişisel ve umutsuz addediliyor.
Nedense?
Son sorumuz ikinci albümünüze de
ismini veren “hayat” ile ilgili. “Hayat”ın
karşısında nasıl güçlü kalıyorsunuz ve
son olarak eklemek istediğiniz bir şey
var mıdır?
Bir gün öleceğimi hatırlayarak ve
karşılığında yaşamaya devam ederek
güçlü kalıyorum. Son olarak ise ilginize
ve desteğinize çok teşekkür ederim…
1...,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49 51,52,53,54,55,56,57,58,59,60,...140
Powered by FlippingBook