61
tek engeliniz sizsiniz. İstanbul’dan
bir saati biraz aşan bir uçak seyahati
sonrası Hatay Havaalanı ve gelirken de,
giderken de “hoşgeldiniz”i dillerinden
düşürmeyen bu kozmopolit kentin
sıcakkanlı insanları sizi bekliyor.
Öylesine zengin bir geçmişi var ki
Antakya'nın, iyisi mi biz MÖ. 300
yılının 22 Mayıs sabahına gidelim.
Büyük İskender'in ölümünden sonra
imparatorluğunun topraklarını paylaşan
komutanlardan biri olan Seleucus,
kenti kuracağı yere karar vermek için
bir koyun kurban eder ve tanrılardan
işaret bekler. Uçup gelen bir kartal
kurbanı alıp, ovada bir yere iner ve
babasının ismini vereceği şehir buraya
kurulur. Böyle anlatılır Antakya'nın
kuruluş öyküsü. Eski kaynaklara göre
Roma İmparatorluğu’nun zirvede
olduğu dönemlerde Antakya 300.000
bin kişiyi aşan nüfusuyla Roma ve
İskenderiye’den sonra imparatorluğun
ve dünyanın en gelişmiş ve zengin 3.
büyük şehriydi. Asi nehrinin suladığı
geniş meyve bahçeleri ve şehrin iki
tarafındaki aşılması güç surlarıyla
hem zengin hem de ele geçirilmesi
neredeyse imkânsız bir kentti. Sizleri
tarih bilgisiyle boğmaya niyetli değilim
ama eskinin görkemli metropoliti,
bugünün mütevazı Anadolu şehrinin
yüzyıllar boyu Haçlı seferleri dâhil
bir dolu saldırıya maruz kaldığından,
Konstantinopolis yani İstanbul’un
yükselişi ile cazibesini yitirdiğinden
ve üzerinde kurulu olduğu dünyanın
en büyük fay hatlarından biri olan
Kızıldeniz fay hattının ürettiği üç
tanesi şehri dümdüz eden onlarca
deprem sonrası defalarca yeniden
inşa edildiğinden ve belki de on aylık
bir süre ile dünyanın en kısa ömürlü
devletlerinden biri olan Hatay Devleti’ne