65
Camii’ni görmek gerek. İslamiyet tarihi
açısından da şehrin önemi büyük.
Şehrin bir başka “ilk”i burada. Şöyle ki
Anadolu’daki ilk cami Habib-i Neccar
Camii. İlginç de bir hikâyesi var. Roma
İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde
Pagan tapınağı iken kiliseye,
sonra da Müslümanların Antakya'yı
fethinden sonra 636 yılında camiye
dönüştürülmüş. Antakya'nın etrafını
çeviren dağlara da ismini vermiş olan
ve Yasin Suresi'nde ismi zikredilmeden
bahsi geçen Habib-i Neccar, çok tanrılı
dinler döneminde İsa Peygamber'in
havarilerine ilk inanan ve Hıristiyanlığı
gizli gizli yaşamaya ve yaymaya
çalışan bir çoban. Habib-i Neccar'ın
Romalılar tarafından yakalanması
ve öldürülmesi sonucu, Roma
halkının Allah'ın gazabına uğradığına
inanılırmış. Caminin iki kat altında
Habib-i Neccar'ın türbesi yer alıyor.
Onun mezarı ile birlikte, Hz.İsa’nın
havarilerinden Yuhanna, Pavlus ve
Şemul'un da mezarları da burada.
Şehrin mutlaka gezilip görülmesi
gereken yerlerinden biri de elbette
ki Arkeoloji Müzesi. Burası dünyanın
Tunus'taki müzeden sonra ikinci en
büyük mozaik müzesi. Bir kısmı duvar
süslemesi, bir kısmı da zeminde
kullanılmış olan bu mozaiklerdeki işçilik
ve bazılarının boyutuyla gelen görkemi
Antakya’nın Roma İmparatorluğu
dönemindeki şaşalı günlerinin ipuçlarını
1...,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66 68,69,70,71,72,73,74,75,76,77,...140