68
gezi-yorum
ya da mahalle arasındaki bir kasapta
yiyeceğiniz herhangi bir kebap, bir
seyyar satıcıdan alacağınız dürüm ya
da bir restoranda da olsa yiyecekleriniz
Antakya dışında herhangi bir şehirde
lüks sayılabilecek özen ve lezzette
hazırlanıyor. Benim önerim anason
eşliğinde mezelere ağırlık vermek
olacak. Bu sayede daha çok lezzeti
tatma şansınız olabilir. En başta humus
olmak üzere biberli ekmek, Aşur, içli
köfte, ekşi aşı, nar ekşi soslu Firikli
Sultan Salatası, cevizli biber, kabak
ve ıspanak Borani, Mumbar, küflü
çökelek ve Zahter salatası, Abugannuş,
Tarator, sakız murcu, Kaytaz böreği,
Şam Oruğu, Sarmaiçi, Maklube ve
gidip yerinde keşfedeceğiniz onlarcası.
Artık kebap çeşitleri ve ana yemekler
için gerisi size kalmış. Bunca yemekten
sonra halimiz nice olur diyenlere ise
beyaz kahveyi önereceğim. Turunç
ve portakal ağacı çiçeklerinden
damıtılarak yapılan bu içeceğin hazmı
kolaylaştırdığına inanılıyor. Şanslıysanız
ve seyahatiniz nisan ayında
gerçekleşecek ise bu yöreye özgü
beyaz kahveyi de tatmadan dönmeyin.
Elbette sırada Antakya'ya gidip
tatmadan dönene kötü gözle
bakılacak olan şehrin meşhuru peynirli
künefe tatlısı var. Bunun için en iyisi
oturduğunuz yerden kalkıp Künefeciler
Meydanı’na doğru biraz yürüyün
ki midenizde yer açılsın. Alternatif
olarak eğer bir taraftan Seylan çayını
yudumlarken diğer taraftan da köz
ateşinde künefenin yapılışını izlemek
isterim diyorsanız, Uzun Çarşı’daki
Ahmediye Camii’nin avlusunda bulunan
çay bahçesini tercih edebilirsiniz. Hala
yeriniz ve enerjiniz varsa künefeye
alternatif olarak Ağızlı kadayıfı, peynirli
irmik tatlısı, Züngül, Şenköy peynir
helvası, Haytalı ve farklı bir teknik
kullanılarak yapılan kirece yatırılmış
kabak tatlısını da önerebilirim.
Ertesi gün biraz şehir dışına çıkıp
Hatay’ın bir diğer ilçesi olan
Samandağı’na doğru yola koyulmalı.
Burada sizi gezimizin belki de en
dikkat çekici yeri olan Titus Tünelleri ve
kaya mezarları bekliyor olacak. 1330
metre uzunluğundaki Titus Tüneli’nin
yapımına, Antik Seleucia kent ve
limanını dağlardan inen sel sularından
korumak amacıyla M.S. 69 tarihinde
Vespasianus döneminde başlanmış
ve oğlu Titus (M.S.81) tarafından
tamamlanmış. Giriş ve çıkış kapılarının
yekpare taştan oyulmuş olması, o
zamanın imkânları düşünüldüğünde
inanılmaz geliyor insana. Tünelin
130 metre uzunluğundaki kapalı
kısmında yaklaşık 30-35 metrelik bir
mesafe tamamen karanlık olduğundan
gezerken yanınızda küçük bir fener
ya da hiç olmazsa bir çakmak
taşımanızda fayda var. Ayrıca, tünelin
kenarlarında bulunan su kanallarına
ve kaygan kayalara da dikkat etmek
gerekiyor. Tünel çıkışında sol tarafta,
kaya üzerine oyulmuş şekilde, bu
tünelin yapılışına ilişkin İmparator
Vespasianus'un imzasını taşıyan bir
tablet var. Anlatıldığına göre İmparator
tünelin ağzına kadar kayıkla gelir,
buradan da –günümüzde hala ayakta
duran- merdivenleri kullanarak sarayına
ulaşırmış.
Bunca zahmete girmişken Titus
Tünelleri’nin hemen yakınında yer alan
ve 13 tane mağara mezardan oluşan
kaya mezarlarını da görmelisiniz.
Bunlardan Seleukeia Antik Kenti’nin en
önemli kalıntılarından biri olan kayalara
oyularak inşa edilmiş mezar kompleksi
Beşikli Mağara özellikle görülmeye
değer. Mağaranın içi irili ufaklı
mezarlarla dolu ve imparatorun ailesine
ait olduğu rivayet ediliyor.
Titus Tüneli, Asi Nehri'nin denizle
buluştuğu Çevlik Sahili’nin hemen üst
tarafında yer aldığı için, bu zahmetli
parkurun sonunda sizi sahilin doğal ve
büyüleyici görüntüsü ile ödüllendirecek
bir manzara bekliyor olacak. Hazır
yollara düşmüşken enerjiniz, tarih