65
El Sürme Lütfen’ler bu kış çok
tutuluyor. Şaka şaka, o bir limon
ağacı. Fulyalar, kuru ve yeşil soğanlar,
biberler ve onların tohumları… Bir gün
bu ve benzeri şeylere ihtiyacınız olursa,
yolunuz mutlaka buraya düşecek. Bakın
hala ilgilenenler var.
Altgeçitten geçerek deniz tarafına
çıkmak için ilerledim. İstanbul’un bu
bölgesindeki altgeçitler tam bir halk
kalabalığıyla doludur. Daha doğrusu
halkın kucağı gibidir. Bir anda o
kucağa düşebilirsiniz. Sonuçta asgari
ücretle geçinen insanlar da ayakkabı
giyiyorlar değil mi? Nereden alıyorlar
sanıyorsunuz onları? Ya da kapüşonlu
polarlar ve eşofman altları gibi son
moda kıyafetlerin tamamı burada da
birkaç kalite düşüğünden satılıyor:
İnsanlar burada hızla yürüyorlar,
insanlar burada hızla alıp, aldıklarını
plastik torbalara hızla koyuyor ve
yollarına devam ediyorlar. Ve insanlar
burada hep tetikte bir tehlikeyi
bekleyen serçe kuşları gibi, en ufak
farklı bir şeyi hızla fark ediyorlar:
Cennet, Eminönü-Kadıköy vapurunun
olduğu bir yer olsa gerek. Ve altgeçitte
biraz daha oyalansaydım, az daha
kaçıracaktım cenneti.
Eskiden el ele tutuşanları gördükçe
bir tarafım hep acırdı ama artık kendi
yalnızlığıma sarılmayı, ondan bir sevgili
yaratmayı çoktan öğrendim. Ben onlara
bakar gibi yapıp, birazdan ayrılmakta
olduğum güvercinli camiyi ve Tarihi
Yarımada’yı seyrediyorum:
Vapurlar da altgeçitler gibi, halkın
vazgeçilmez sokaklarıdır. Elinde tuttuğu
gazeteyi okuyanlar, karşısında oturan
komşu kadınla dedikodu yapan ev
hanımları, güneşli günü fırsat bilip
keyfi yerinde turist gruplarına karışır.
Ve İstanbul’un varoş bir semtinden
çıkıp, sevgilisiyle gezmeye, sevgilisini
gezdirmeye çıkan genç âşıklar da
oradadır ya da altgeçitten geçerken
gördüğü bir oyuncak silahı kendine
bin bir türlü numara ve gözyaşlarıyla
aldıran küçük erkek çocuklar…
Kendisini en iyi, halkın anlayacağını
ümit eden darbukacı Çingene çocuklar
da eksik olmaz vapurlarda. Zaten halk,
kendisinden biraz farklı bir şey(!) gördü
mü, hemen dikkat kesilir. Yıllar önce
Ahmet Altan’ın kendi gençlik dönemini