75
fazlası” sloganı, sanırım her şeyi
anlatmaya yeterli. İşte bu nedenlerle
Katalanlar 1975’te Franco’nun ölümü
ile biten baskı döneminde takıma,
adeta kimliklerine sahip çıkar gibi
sarılmışlar. General Franco’nun
ölümü sonrası Kral Carlos’un dönüşü
ile Katalanca bir kez daha serbest
bırakılmış ve ardından Barselona kenti
1992 Olimpiyat Oyunları ile adeta
yeniden ayağa kalkmış. Oldukça
bakımsız durumda ve “kirli” olan şehir,
bu organizasyon sayesinde neredeyse
tamamen makyajlanmış, temizlenmiş
ve hatta sahil şeridi tekrar inşa edilerek
muhteşem bir hale getirilmiş.
Barselona’ya gittiğinizde, orada
olmanın verdiği coşkuyla İspanyolları
çok sevdiğinizden, İspanyol kültürüne
hayran olduğunuzdan filan bahsetmeye
kalkarsanız baltayı taşa vurursunuz,
benden söylemesi. Katalanların
sempatisini kazanmak için böyle
büyük bir çabaya girişmenize de
gerek yok zaten. Sebebini çok net
açıklayamamakla birlikte Avrupa
sınırları içerisinde TC vatandaşı
olarak sempati ile karşılaşacağınız
ender duraklardan biri olduğunu
söyleyebilirim.
Katalanlar İspanya’nın diğer özerk
bölgelerine kıyasla göreceli olarak
sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan
daha gelişmiş olduklarından mıdır
bilinmez, oldukça liberal ve hoşgörülü
bir toplum. Farklılıklara saygı gösteren
ve hatta farklılıkları korumaya çalışan
bir yapıları var. İşte bu nedenle
şehirde çok kültürlü bir havanın
olduğunu söylemek yanlış olmaz. 1992
Olimpiyatları’nın gerçekleştirildiği yılda
30 bin kişi civarında olan yabancı
nüfus, 2010 yılında 300 bine ulaşmış.
Dolayısıyla şehirde kalıcı olarak
yaşayanların yüzde yirmisini yabancılar
oluşturuyor.
İspanya’nın olduğu kadar aslında
Avrupa’nın hatta belki de dünyanın
en renkli ve görülmeye değer şehirleri
listesinde üst sıraları zorlayan bir
yerden bahsediyorum. Yılda 30 milyon
yolcunun geçiş yaptığı Barselona
Havalimanı ile şehre adeta turist
yağıyor. Londra, Paris ve Roma’dan
sonra Avrupa’nın en fazla ziyaret
edilen dördüncü şehri olan Barselona,
büyük olasılıkla bu yazıyı okuyanların