Dergi Bursa Haziran/Temmuz 2014 - page 56

54
serbest yazı
free composition
There is an expression in lean
management system that I like
a log: “focusing on the value”.
The product purchased by the
customer is our value because
the customer wants to pay only
for this product. Companies
making lean production focus
only on the “value” to be created
for the customer and tries to
eliminate all unnecessary costs
and losses of time in their
production process. The main
goal is to reach the desired value
in the shortest amount of time
and the lowest cost. “Value” is
also humans and employees for
the professional world in addition
to products. Companies should
focus on both values to be
successful. If we see the product
as the output of this process,
human labor is a significant
input. Of course, the quality
of the output depends on the
quality of the input. Just like the
investments made to enhance the
product by making investments
in machinery, technology
and training – research and
development; investments should
also be made to increase the
value of the employees and to
make them happy.
Human resource strategies of
companies come to my mind
when I write investment to
employees. The title “Human
Resources” given to the
occupation that has recently
gained popularity among the
young generation should be
discussed separately. I have
seen in many different platforms
discussions on if employees are
“resources” for companies just
like machines or money; or if they
are values. We all expect to be
“valued” and to be accepted as
“important” in our social lives in
addition to the salary, insurance
and social rights which are
known as hygiene conditions
in the professional life. The
“Hierarchy of Needs” model of
Maslow has been built around
this understanding. Physiologic
needs are at the bottom of the
famous pyramid. Then come the
needs for security and to love-to
be loved. Respect of others and
self-achievement are placed in
the upper layers of the pyramid.
Both are related closely with
the value one gives to himself/
herself and with the value that
one wishes to see from the
society. Whereas in their personal
lives their families, spouses or
friends meet this need, it is the
company that should meet the
demand of “being valued” in
their professional lives. “Human
Resources Departments” have
important jobs in determining the
strategies to be applied in order
to make employees feel more
valuable.
I believe that people should first
value himself/herself without
expecting to be valued by others
and then start giving value to
others. Do you think it’s right
to expect to be valued without
giving any value to others?
The “values” that direct us
Yalın yönetim sisteminde
çok sevdiğim “değere
odaklanmak” diye bir tabir
vardır. Müşterinin satın aldığı
ürün bizim değerimizdir çünkü
müşteri sadece bu ürün için
para ödemek ister. Yalın üretim
yapan tüm firmalar bu anlayış
doğrultusunda müşterisine
üreteceği “değer”e odaklanır
ve üretim sürecindeki tüm
gereksiz maliyet ve zaman
kayıplarını ortadan kaldırmaya
çalışır. İstenilen değere en kısa
zamanda ve en ucuz maliyetle
ulaşmak ise ana hedeftir. Aynı
zamanda “değer” iş dünyası
için ürünün yanı sıra insandır,
çalışandır. Firmaların başarılı
olabilmesi için her iki değerine
de odaklanması gerekir. Eğer
ürünü tüm sürecin çıktısı olarak
görürsek insanın emeği de
önemli bir girdidir. Çıktının
kalitesi ise tabi ki aynı girdinin
kalitesine çok bağlıdır. Ürünün
iyileştirilmesi, kalitesinin
artırılması için nasıl makine,
teknoloji ve eğitim - araştırma
yatırımı yapılıyorsa; çalışanın
değerini artırmak ve mutlu
etmek için de çalışana yatırım
yapılması gerekir.
Çalışana yatırım deyince
de aklıma hemen firmaların
insan kaynakları stratejileri
geliyor. Son yıllarda gençlerin
en gözde mesleklerinden
olan “İnsan Kaynakları”
mesleğinin adı ise bu anlayış
doğrultusunda ayrı bir
tartışma konusudur. Çalışanlar
firmalar için makine gibi,
para gibi “kaynak” mıdır, ya
da “değer” midir diye birçok
platformda tartışıldığına şahit
oldum. “Human Resources”
kelimesinden Türkçe’ye “İnsan
Kaynakları” olarak çevrilen bu
mesleğin adı işin tanımını ve
içeriğini ne kadar yansıtıyor
tartışılır. İş dünyasında hepimiz
hijyen koşullar dediğimiz
maaş, sigorta, sosyal haklar
gibi iş hayatından temel
beklentilerimizin yanı sıra
“değer” görmeyi, toplum
içinde önemsenmeyi isteriz.
Psikolojinin temel teorilerinden
olan Maslow’un “İhtiyaç
Teorisi” de bu anlayış üzerine
kurgulanmıştır. Meşhur
üçgen piramidin en altında
temel ihtiyaç olarak fizyolojik
ihtiyaçlar yer alır. Ardından
ise azalarak güvenlik ihtiyacı,
sevme - sevilme ihtiyacı gelir.
Piramidin üst katmanlarında
ise sırayla saygı görme
ve kendini gerçekleştirme
yer alır. Her ikisi de kişinin
kendisine verdiği değer ve
toplumdan görmek istediği
değer ile yakından ilgilidir.
Özel yaşantısında ailesi, eşi,
dostu bu ihtiyacını karşılarken,
iş hayatında da kurum kişinin
“değer görme” ihtiyacını
karşılamalıdır. Çalışanın
kendisini değerli hissetmesi
konusunda izlenecek stratejiyi
kurgulama ve bunları uygulama
konusunda ise “İnsan
Kaynakları Departmanı”na
önemli görevler düşüyor.
Kişinin karşı taraftan değer
görmeyi beklemeden önce
ise başta kendisine sonra da
başkalarına değer vermesi
gerektiğine inanıyorum. Sizce
de değer vermeden değer
görmeyi beklemek ne kadar
doğru?
Bize yön veren “değerlerimiz”
Özlem Şenkoyuncu
1...,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55 57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,...132
Powered by FlippingBook