72
köşe
Denklem dediğim mutlak sonucu
olan bir hadise olmadığından belki;
insanlığın gelişim sürecini katman
katman ayıran Sigmund Freud dahi
çözüm bulamamış bu soruya.
Kişisel gelişimin 5 farklı dönemden
oluştuğunu kanıtladığı sırada bu
dönemlerin hiç birinde karşısına
çıkmayan ancak karşılaştığı her
kadında yine yeni yeniden şeklinde
bilinmezliğe gark olan Freud belki de
insanlığın en büyük derdine aradığı
dermanın etkisi ile sorduğu “Kadınlar
ne ister?” sorusunda bizi bize sorar.
Çok basit diyenleriniz mevcut hatta
çoğunlukta şu an; sevgi, ilgi, şefkat,
duyarlılık diyorsunuz. Biraz daha
materyalist olanlar için zenginlik ya da
mal mülk; idealistleriniz için başarı;
feministleriniz için ise tam bağımsızlık
ya da eşitlik… Ve daha pek çok şey.
Oysa durup düşündüğünüzde bu
saydıklarımı ve aklınıza düşürdüğüm
binlerce arzunuzu fark edeceksiniz ki
aslında siz de bilmiyorsunuz içinizde
var olan gerçek sizin neler istediğini.
Bir yanımız özgür olmak ister, bir
yanımız küçük bir kız çocuğu gibi
korunmak. Elimizi uzattığımız her şeye
erişmek isteriz çoğu zaman ve sahip
olduklarımız acilen değer kaybeder.
Kaybedilenlere üzülmeyi severiz
aslında yerine yenisi gelen kadar,
gelenin gideni arattığını söyler, eskiye
rağbeti bitpazarında biliriz. Ağlarız
sıklıkla ve hiçbir açıklaması yokken
dökülen gözyaşlarımızla açarız pek çok
kapıyı, attığımız kahkahalar ise kadın
olmanın güzelliğidir. Güzelliğimizin
farkındayızdır aslında, yetmediği
yerde destek almaktan gocunmayız,
gerekirse gider daha güzel bir modelle
değişebilmek için cerrahlara teslim
oluruz. İçimiz dışımız bir gibi davranır
kendi içimizden habersiz olduğumuz
için bu halimizi doğal sayarız. Oysa
içimizdeki fırtınaların biz bile farkında
değiliz.
“Kendini Tanı” sözüyle insanlığa
yön veren filozofların hepsinin
erkek olmasını dikkate almaz, uçan
kuşun halini merak eden bizler karşı
cinsimizin neden hayatı bu kadar
sorguladığını pek merak etmeyiz.
Neyimizi anlamadıklarını sorgular,
anlamadığımız erkekleri suçlar,
onların düz mantıklarına sığmadığımızı
söyleriz. Haksız sayılmayız aslında;
bizim için her işin milyon tane detayı,
her sorunun aciliyetli yüzlerce çözümü
vardır. Tek derdimiz hangi yoldan gidip
hangi sonuca ulaşmak istediğimizdir
ki buna biz bile zor karar verirken, bize
bu konuda yardımcı olacak birilerini
bulmak neredeyse imkânsızdır.
Hemcinslerimiz ile anlaşamadığımız
anlarda, temelinde yatan bu seçenekler
arasında hiçbirimizin aynı yolu
seçmeyişi ve sonucunda hepimizin
bambaşka beklentilerinin olmasıdır.
İçimizdeki labirentlerin süslediği
benliğimizin kalesinde gizemli birer
varlık olmamız doğurur bu karmaşık
denklemlere dönüşen kadınlığımızı.
Kendimizi çözümleyebilmiş değilken
biz, aslında severken bu halimizi,
kendimizi özetlememizi isteyen
kolaycıların dikkatine;
“Gittiğimiz yerlere güzellik, ardımızda
kalanlara öksüzlük bırakırız biz.
Nedensiz, sebepsiz görünse
de isteklerimiz, çoğu zaman biz
olabilmektir derdimiz. Gözlerimizdedir
aslında gizemimiz, içerisinde
gördüğünüz her şey biraz biz, biraz siz.
Aslolan bizim için ışığımızı yansıttığımız
aydınlıklarda bizi görebilmeniz.”
Mısır piramitlerinin sırrı kadar gizemli bir hadise… Bir elmanın iki yarısı derler
kadın ve erkek için, sorarım sizlere hangi elmanın bir yarısı diğerinden bu kadar
bihaber ve diğer yarısı hükmen galip konumunda gibi kendince mağrur, bir o
kadar huzursuz bu halden? Kadın dediğin çok bilinmeyenli denklem, erkekse bu
denkleme aradığı çözüm içerisinde kendini kaybetmiş bir deha.
Kadınlar ne ister?
Dilek Şen