85
Bilinç aynı anda 3 ilâ 9 işi yapabilir.
Daha fazla görev yüklendiğinde
kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi
yönlendirmediğimiz, bizi o anda
ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden
süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı
çok sayıda duyum, algılanmadan
bilinçaltı hafıza deposuna aktarılır.
Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz
ama bilişsel (kavrayış) olarak
algılayamadığımız her şey bilinçaltına
ileride tekrar kullanılmak üzere veri
olarak depolanır ve gelecekteki
hareketlerimize yön çizer. İşte tam da
bu aşamada bilişsel sürece değil ama
bilinçaltına hitap eden tüm propaganda
ve veriler, bizim davranışlarımıza yön
çizen güdüler olarak karşımıza çıkar.
Sık tekrarlar içsel algılarımıza odaklıdır.
Bilincimizin bilişsel olmayan
yönünün bu şekilde dış etkilerle
güdülenebileceği 1900’lü yıllardan bu
yana bilinen ve kullanılan bir yöntemdir.
Bu emekleme sürecini şimdilik atlayıp,
bu yöntemin bilinen ilk ciddi ispatı olan,
çarpıcı bir deneyi aktarmak istiyorum.
1957 Senesinde Vance Packard bu
gizli ikna yollarını ele aldığı “The
Hidden Persuaders” adlı kitabını
yayınlar. Kitabında, umut, korku,
suçluluk ve cinsellikleri üzerine
odaklanmış reklâmlar ile insanların
ihtiyaçları olmayan malları dahi satın
almaya ikna edildiğini tespit eder.
Yine reklâmların tüketici davranışları
üzerindeki etkilerini araştıran James
Vicary, 1957 yazında, New Jersey, Ft
Lee sinema salonunda Picnic adlı filmin
gösterimi sırasında (bir şehir efsanesi
olarak bildiğimiz) deneyi gerçekleştirir.
Sinema salonunda projeksiyon
makinesinin yanına görüş algısı
denemelerinde kullanılan ve çok kısa,
anlık süreler ile resim ve harf gösteren
bir cihazı (takistoskop) yerleştirir. Film
süresince her 5 saniyede bir flash
şeklinde patlayan reklâm mesajlarını
ekranda görüntüler. Bu mesajlar
saniyenin 1/3000’i kadar kısa bir
süre sinema perdesinde göründüğü
için hiç kimse fark etmez tabi. Az
önceki açıklamalardan hatırlayacağız;
izleyicilerden hiçbiri bu mesajları
bilinçli bir şekilde algılayamamış;
şartlı ve sürekli kendilerine aktarılan
bu tekrarlamaları büyük bir ihtimalle
bilinçaltına depolamışlardır.
Gönderilen mesajlar ne miydi?
Hepimizin tahmin edeceği gibi: “Coca
Cola için” “Acıktınız mı? Popcorn Yiyin!”
şeklindedir. Sonuç mu? Son derece
ilginç: Popcorn satışı %57.8, Coca
Cola satışı da %18.1 oranında artmış.
Uzun süre devam eden bu uygulama
1974’de Millî İletişim Komitesince
yasaklanmış olmasına rağmen pek de
etkili olamamıştır.
Vance Packard’ın tespiti doğruydu
cinsellik ve ölüm gibi mesajlar insan
üzerinde çok etkiliydi. C. Gustav Jung’a
göre bu mesajlar gördüğümüz ya da
yaptığımız şeyler üzerinde ‘düzenleyici
bir ilke’ rolünü üstlenir. Bu mesajları
uzaydaki bir kara deliğe benzeten Jung
sözlerine şöyle devam eder: “orada
olduğunu yalnızca içine çektiği madde
ve ışık sayesinde anlayabilirsiniz”.
Ölüm ve cinsellik tüm insanlığın ortak
bilinçaltıdır; hangi ırk, kültür, din ve
mezhepten olursa olsun.
Alışverişlerde, satın aldığımız bir ürünü
onlarca emsali içinden tercih etmemizin
sebebi bu mesajlar kullanılarak
bilinçaltımızda işlenmiş olan reklâmlar
olabilir. Eğer böyle bir gerçeklik ihtimali
(ya da gerçek) varsa bir ürünün ve
bir görüşün propagandasını yapan
kimseler bunu niçin kullanmasın?
Bu mesajlar çok açık görsel imajlar
olabileceği gibi reklâmın içine
gizlice işlenmiş sözcüklerden ve
bunları temsil eden rakamlardan da
oluşabilir. Bilinçaltı mesaj kalıpları
doğrudan ve çok güçlü mesajlar iletme
teknikleridir. İletişim dünyasında ve
özellikle propaganda mesajlarında çok
sık kullanılmakla birlikte ne yazık ki
ülkemizde herhangi bir denetime tabi
değildir.