Dergi Bursa Ağustos-Eylül 2011 - page 97

95
bağlantılarla senin için bambaşka
anlamlara ve sahici bir etkiye
dönüştürebilen kaç kişi oldu? “Yalnız
olmak istemediğin konusunda samimi
misin” diye sorup sana yalnızlığın
kalabalığını tanıştırabilen kaç kişi oldu?
Ruhunun açlıktan ölmek üzereyken
halüsinasyonlar gördüğü bir anda
değil, tam da her şeye tok sandığın
doygun bir zamanında sana kızarmış
palamudun kokusunu hatırlatıp
yaşamak konusunda iştahını açan kaç
kişi oldu? Engin Geçtan’ın seni hiç
tanımazken bunu nasıl yapabildiğine
hayret edeceksin. Psikiyatr olmasından
mütevellit toplumsal hallerimize her
cümlesinde, her kitabında çok da
yerli yerinde teşhis koyabilen Engin
Geçtan’ın okuduktan sonra gerisini
getiremeyip yutkunacağın ve hiç
unutmayacağın, bazen belden yukarısı
çıplak iri kıyım celladın tilki gözlerle
sana baktığını fark edip yakalandığını
sanacağın, bazen rüyanda bazen
de basbayağı uyanıkken o karanlık
sokaktan koşarak geri döndüğünü
göreceğin bir kitap bu önerdiğim.
Mekanların arasındaki duvarları birden
bire geçirgen kılan, televizyondaki
filmin bitmek bilmeyen caddesinin
ucunu senin evine giden geniş caddeye
laf çabukluğuyla düğümleyen, elinde
kesik başla sarsıla sarsıla yürüyen bir
çocuğu takip ettiğini zannederken sana
kendini bir film stüdyosunda repliğini
ezberler halde bulduran bir yazardan
her şey beklenir. Hem de her şey…
“…..Gün batımından sonra sessizliğe
gömülen kentte, yani kent denilebilirse
tabii, geceyle birlikte yaşamın
duraksadığını sanmayın. Birleşik kaplar
yasası uyarınca, gündüz bastırılan
her şey gece olunca fışkırıp taşıverir.
Tanınmamak, duyulmamak için sıradan
bir maske takmanız yeter. Bu, benzeri
başka yerlerde de böyledir aslında.
Daha doğrusu, bu herhalde her yerde
böyledir. Ancak, anlatılanların ardından,
bazen sabahın erken saatlerine
kadar süren maskeli alemlere katılma
hevesine kapılmayın. Çünkü bunun için
vaktimiz olmayacak…….”.
Bir erkek, acemi, cesur, had bilmez
adımlarını bir kadının koynuna doğru
atarken senin onca fırsata rağmen bir
korkak gibi ardına bakmadan kaçmak
istediğin anlar üzerine fil gibi oturacak
sen bu kitabı okurken ve aşklarını
imkansız kılan yakalanmanın ardından
zehir içip dünyaya veda eden aşıkların
vebali bileğinde nabız gibi atacak.
Olanlar olsa. Dolsa dolsa boşalsa
için. Senin dışında ne varsa, içinden
çıkılamayacak bir hal alsa ama sen
o keşmekeşin uzağında dursan. Bir
günlük yerin kalsa sadece. Kim olsun,
kimin olsun, kiminle olsun? Bir günlük
yerim kaldı ister misin? O bir güne
sen sığ, sen işle o bir günü bir ömrün
tülbendine, o bir gün bir tek senin
takviminde olsun ister misin? Okumak
da var bu kitabı, hiç okumadan
yaşamak da. Bu hikayeyi hiç bilmemiş
olmaya katlanmayı başarabilecek
misin?
1...,87,88,89,90,91,92,93,94,95,96 98,99,100,101,102,103,104,105,106,107,...124
Powered by FlippingBook