Dergi Bursa Ağustos-Eylül 2011 - page 99

97
“Ve şehrin şenliğine karşılık
Susar servileriyle mezarlık.
Susar ve hatırlar: - Bu kırık
Aynadaki hazin perişanlık
Sizindir, siz gafil, siz bihaber
İnsanlar bilseydiniz ne bekler
Bir gün açmak için bu çiçekler;
Ölülerin sükûnu çiçekler”
Tarancı, kız kardeşi Nihal’e yazdığı
bir mektubunda “Canım sıkıldığı vakit
ya sokaklarda kendi kendime dolaşır
veya aynanın karşısına geçer veyahut
sevdiklerimden birine mektup yazarım”
demektedir.
“Yalnızlık” şiirinde yine ayna vardır. Bu
kez yüzünü değil yalnızlığını yansıtır:
“Bir ayna parçasından başka beni kim
anlar, tt
Bir mum gibi erirken bu bitmeyen
düğünde?
Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar;
Aynalar da olmasa işim ne yer
yüzünde?”
“Aynalarda Gece” şiirinde aynayı gece
ve karanlıkla özdeşleştirir:
O biten günle beraber
Aynalarda gece olmuş;
Onlar, onlar ki geceleyin,
Gurbete düşmüş gibiler,
Sabır tuttukları yolmuş
Sabaha erişmek için!
O biten günle beraber
Aynalarda gece olmuş
Kimi zaman korku “Korktuğum Şey”de
olduğu gibi aynanın içindedir:
Gün çekildi pencerelerden;
Aynalar baştan başa tenha.
Ses gelmez oldu bahçelerden;
Gök kubbesi döndü siyaha.
Sular kesildi çeşmelerden;
Nerden dolacak bu tas nerden,
Nergislerin açtığı yerden
Ey kuş uçurtmayan ejderha?
Bu ayna takıntısını en yakınındaki
edebiyatçı olan Ziya Osman Saba da
“Cahit’le Günlerimiz”de belirtir: “Ben
de bugün Türk şiirinin, aynalardan
en çok, dikkati çekecek kadar çok
bahsetmiş şairinin, aynalarla bir türlü
alıp veremeyişinin sebebini daha o
zamanlardan anlamış oluyordum.
Aynı ruh kompleksi içinde yaşadığını
işittiğim Ahmet Haşim gibi, Cahit Sıtkı
da, fizik yapısından, kendi deyimiyle,
dar kalıbından memnun görünmüyor;
sabah, tıraş olurken aynada seyrettiği
yüzünden sonra, bu yüzden, ancak
küçük kızların, “hayatımda ilk erkek”i
olabileceğine inanıyor; akşam
demlendiği meyhanenin duvarlarında
belki aynalar da bulunuyor, bu
aynalardaki hayaline gözü ilişince, belki
bu yüzden de birkaç kadeh daha atmış
oluyordu.”
Cahit Sıtkı Tarancı zaten bunu
“Paydos” şiirinde “Sert konuşmaya
başladı aynalar” diyerek dile getirir:
“Paydos bundan böyle çılgınlıklara;
Sert konuşmaya başladı aynalar.
Yetişir koştum aşkın peşi sıra;
Bitirdi beni bu içki, bu kumar.”
Ayna imgesini belki de en güçlü
kullandığı şiir “Otuz Beş Yaş”tır:
“Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler önündeki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?”
Cahit Sıtkı Tarancı şiirleri ölüm
gerçeğiyle yaşamın güzelliği arasında
sıkışmış armonik birer yalnızlık
senfonisidir. Aynalarda ise bu
sıkışmışlığını görür. Gerçek ile rüya
arasında gibidir aynalara bakarken.
Şiirleri de böyle tanımlanabilir: Rüya
gibi gizemli, gerçek kadar yakın.
Kaynakça:
Saba, Ziya Osman, “Cahit’le
Günlerimiz”, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya’ya
Mektuplar, (hzl. Faruk Duman), Can
Yayınları, İstanbul 2007.
Tiken, Servet, Cahit Sıtkı Tarancı’nın
Şiirlerindeki ‘Ayna’ İmgesine
Psikanalitik Bir Yaklaşım, A.Ü. Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 41
Erzurum 2009
Eronat, Kâmuran, Cahit Sıtkı Tarancı’da
Düş Ve Gerçek Çatışması, D.Ü.Ziya
Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi 5,47-
53 (2005) TARANCI, Cahit Sıtkı, Ziya’ya
Mektuplar, (hzl. Faruk Duman), Can
Yayınları, İstanbul 2007.
Tarancı, Cahit Sıtkı, Otuz Beş Yaş –
Bütün Şiirleri, (drl. Asım Bezirci), Can
Yayınları, 28. bs., İstanbul 2005.
Tarancı, Cahit Sıtkı, Evime ve Nihal’e
Mektuplar, (hzl. İnci Enginün), TDK
Yayınları, Ankara 1989.
Tarancı, Cahit Sıtkı, Gün Eksilmesin
Penceremden, (hzl. Faruk Duman), Can
Yayınları, İstanbul 2006.
Uyguner, Muzaffer, Cahit Sıtkı Tarancı,
Bilgi Yayınevi, Ankara, 2003 (2.basım)
1...,89,90,91,92,93,94,95,96,97,98 100,101,102,103,104,105,106,107,108,109,...124
Powered by FlippingBook