24
doğum yeri bursa
born in bursa
ayrıldıktan sonra 1953 yılında
“adam gibi adam” dediği en
büyük aşkı Suudi Arabistan
Sefiri Tevfik Hamza ile evlendi.
Aralarına giren politik sebepler
yüzünden severek ayrıldılar
ve birbirlerini hiç unutmadılar.
Öyle ki bu anlaşmalı ve zorunlu
ayrılıklarında Tevfik Hamza Bey
veda bile edemeden sessizce
gitmiş, giderken aşkının
sonsuza dek süreceğinin
yemini olan bir not bırakmıştı.
Notta Müzeyyen Senar’ı ne
kadar çok sevdiğini ve ölürken
bile dudaklarının onun ismiyle
kapanacağını yazmıştı.
Birlikte oldukları yıllarda şarkı
söylemeye ara veren Müzeyyen
Senar, dinleyicilerinin tepkileri
ve ısrarları üzerine yeniden
gazino programlarına
başladı. Hakkında “o benim
taptığım kadındı, bir ekoldü,
o olmasaydı Zeki Müren de
olmazdı” diyerek hayranlığını
belirttiği Sanat Güneşi Zeki
Müren ile Bebek Gazinosu’nda
sahne aldığı yıllar başladı.
Artık yalnızca şarkı söylediği,
konserler verdiği albümler
doldurduğu günler gelmiş; aşk
ve evlilik konusu açılmamak
üzere kapanmıştı Müzeyyen
Senar için…
Dolu dolu geçen 60’lı yıllardan
sonra 70’li ve 80’li yıllarda
televizyon konserleri vermeye,
TRT’deki musiki programlarına
çıkmaya başladı. Artık
gençlere fırsat tanımak, yer
açmak gerektiğini düşünerek
1983 yılında veda ettiği
sahne hayatından sonra Ajda
Pekkan, Fatih Erkoç, Feraye,
Kubat, Levent Yüksel, Nilüfer,
Nükhet Duru, Sezen Aksu,
Şebnem Ferah, Tarkan gibi
değerli isimler ile düetlerinin
bulunduğu “Müzeyyen Senar
ile bir ömre bedel" isimli arşiv
niteliğindeki albümü yaptı.
5 Eylül 2006 yılında, Sepetçiler
Kasrı’nda son konserini verdi.
Birçok ünlü ismin yanı sıra
binlerce seyircinin katıldığı
konser 2 saat sürdü. Aslında
bu son konseri olmayacaktı. 10
Kasım 2006 tarihinde yapılacak
olan Atatürk’ü anma gecesi
için kendisine yapılan davet
kabul etmişti ve son sahnesi
bu tarihte olacaktı. Ancak
hastalığı bu planı bozdu.
1998 yılında Devlet Sanatçısı
unvanını da alan Müzeyyen
Senar geçirdiği ani hastalıkla
tüm sevenlerini korkutana dek
birçok özel gecede sahne aldı,
dostlarının ya da hayranlarının
ricalarını kırmayarak davetlerini
hiç geri çevirmedi. Artık
sahnelerde göremiyor, onu
canlı dinleyemiyor olsak da;
geçmişten kulaklarımızda
kalan sesi, ruhumuza dokunan
etkisinin her zaman devam
edeceğini biliyoruz. Onu takip
ve taklit eden, şarkı söylemeyi
de dinlemeyi de ondan
öğrenen herkesin iyi bildiği gibi
hakkında söylenecek sözün de
onu sevmenin ve özlemenin
de sınırı yok. Samimi gülüşü,
sevgiyle bakan gözleri, açık
sözlülüğü ve büyüleyici
sesiyle gönüllerdeki tahtının
yeri doldurulamaz bir çınar
Müzeyyen Senar.
Umutsuz aşıkların derdini
herkesten iyi anladı, şarkılarını
seslendirdiği bestekârların
duygularını sesinde yaşattı.
Söylediği her şarkının “hakkını”
verdi. Hissetti ve hissettirdi.
Getirdiği yenilikler, yaptığı
ilkler, bıraktığı izlerle hep
“özel” oldu. Sevecenliği,
samimi tavırları, sahnedeki
ihtişamıyla, sultanı olduğu
gönüllerdeki yeri hiç kimse
tarafından doldurulamayacak
olan Müzeyyen Senar, Türk
müziğinin yaşayan efsanesi ve
tek gerçek divası...
Aşk gibi, sevda gibi, eşsiz ve
tatlı kadın… Sen artık şarkı
söylemiyor olsan da dillerde
name adın...
She understood hopeless love
better than anyone else and
brought to life the emotions of the
composers with her voice. She
gave the worth of each song she
sang. She felt and made you feel.
Her novelties, her originalities, her
trademarks were always special.
Through her warmness and
frankness, her glory on stage,
she is the one and only queen of
the hearts, the living legend of
Turkish music and the real Diva...
As love, as amour, unique and
sweet woman… you are song
in hearts even if you do not sing
anymore…
Son Konseri /Last Concert