Dergi Bursa Haziran/Temmuz 2014 - page 104

102
uzaktaki yakın
so far so close
Meydanı, Parlamento Binası,
Burgtheater, Üniversite Binası
ve Votiv Kilisesi hep bu hat
üzerinde yer alıyor. Aynı
turu daha detaylı bir şekilde
yapmak isteyenler için alternatif
1A, 2A ve 3A otobüslerinin
ring hatları boyunca bir tur
yapmak ve daha içerilere
girmek de mümkün. İşte bu
büyük halka ile çevrili eski
şehir merkezinin en orta
noktasında ise Stephansplatz
Meydanında bütün ihtişamıyla
şehrin en önemli ikonu Stephan
Katedrali yani Stephansdom
yer alıyor. Tramvaydan indiysek
tabanvay turuna başlamak
için uygun bir noktada
olduğumuz söylenebilir. 136,7
metre yüksekliği bulunan
katedral renkli çatısı, görkemli
Gotik mimari stili ve 14.
yüzyıldan itibaren şehrin tüm
tarihine tanıklık yapmasıyla
Viyana’nın en önemli sembolü
olmayı fazlasıyla hak ediyor.
Katedralin güney kulesindeki
çanın II. Viyana Kuşatması
sonrasında Türk askerlerinin
geride bıraktıkları silahların
eritilerek yapıldıği rivayet
ediliyor. Kuleye çıkmak
isteyenler 373 basamağı
göze almalı. Çan kulesinin
bir başka ilginç hikayesi de
var. 1534 yılında bu kuleye
yerleştirilen memur Osmanlı
akıncılarını gözlemlemekle
ve olası bir saldırıda çanı
çalarak halka haber vermekle
görevlendirilmiş. Ve bu
pozisyon yüzyıllarca devam
etmiş. Ta ki 1956 yılında
Viyana Belediye Meclisi’nce
artık bir Osmanlı tehlikesi
kalmadığına karar verilene dek.
Stephansdom’un iç mekanı
da yüksek kubbesi, vitrayları
ve tüm detaylarıyla gerçekten
görülmeye değer. Katedral
çevresinde “old town” turu
yapan, ait oldukları yıllara
ait orijinal kostümlerinde
arabacıların sürdüğü at
arabalarının durağı ve tahmin
edebileceğiniz üzere çok
sayıda turistik mekan mevcut.
Stephan Katedrali’nin biraz
ilerisinde Viyana’nın en eski
pazar alanlarından biri olan
Hoher Markt’da yer alan Anker
Saati var. Sigorta şirketine ait
iki ayrı binayı birleştiren geçit
üzerinde yer alan 1911 yapımı
saat, dönemin on iki önemli
ismine ait insan çizimleri
barındırıyor. Her şahsın
üzerinde saati gösteren Roma
rakamları ve hemen üzerinde
de dakikayı gösteren bir
bant yer alıyor ve tabii haliyle
saat başlarında figürlerin yer
değiştirme anları yaklaştıkça
önündeki turist kalabalık da
meraklı gözlerle saati izliyor.
Saat 12’de ise toplu bir geçit
töreni var tüm figürlerin. Denk
gelirseniz izlemesi ilginç
olabilir. Art Nouveau tarzındaki,
altın yaldızlı süslemelerle
dikkati çeken bu tarihi saat
Viyana’nın öne çıkanlarından.
Diğer yönde katedralin
önünden sağa doğru uzanan
Graben ve biraz ilerisindeki
Kohl Markt ile karşıya doğru
uzanan Karntnerstrasse
şehrin araç trafiğine kapalı
en meşhur caddeleri.
Karntner ünlü markalara ait
mağazaları bulabileceğiniz
ve yolun sonunda opera
binasına dek uzanan görece
uzun bir cadde. Çok sayıda
hediyelik eşya satan dükkan
da burada konumlanmış.
Mozart çikolataları, porselenler,
seramik ürünler, el yapımı
bebekler, Viyana’ya özgü
kristaller ve magnetler sizi
bekliyor. Önceleri sebze-
meyve pazarı olan Graben
Caddesi ise şimdilerde lüks
butiklerin, hediyelik eşya satan
dükkanların ve geniş cadde
ortasına konumlanan sokak
kafelerinin bulunduğu bir
yer haline gelmiş. Caddenin
ortasında yer alan Veba Anıtı
ise salgın yıllarında kaybedilen
kişilerin toplu mezarlarını
işaret ediyor. Veba anıtı günün
neredeyse her anında sokak
çalgıcılarının performanslarını
sergilediği bir alan. Anıt
çevresindeki kafelerden
birinde Viyana’nın meşhur
kahvesi Melange ile tanışıp
klasik müzikle kulakların pasını
silmek için doğru yerdesiniz.
Graben Caddesi’nin üzerinde
sağ tarafta yer alan St. Peter
Kilisesi birdenbire sokaktan
adeta taşarcasına karşınıza
çıkacak. Çevresindeki binalar
arasında sıkışmış görünümdeki
kilise tüm fotoğraflarında
sokaktaki diğer binalarla
görüntülenmeye yazgılı. Veba
anıtına gelmeden bir önceki
arada sol tarafta yer alan
Yahudi Müzesi ise Avrupa
Tarihi’nin kara lekesini tüm
çıplaklığı ile ortaya koyan,
sadece soykırımı değil
Avrupa’daki Yahudi nüfusun
hikayesini de anlatan çok
iyi düzenlenmiş zengin bir
müze. Bu müzeye alacağınız
biletin ekstrası ise Graben’in
biraz ilerisindeki ek binada
konumlanan Amy Winehouse
müzesini gezme hakkı.
Graben’in sonunda sol tarafa
döndüğünüzde Habsburg
Hanedanı’nın kışlık sarayı olan
Hofburg karşınıza çıkacak.
Aslında büyük bahçeler
ve binalar kompleksinden
oluşan geniş bir alandan
bahsediyoruz. Hofburg Sarayı
daha çok kışlık malikane olarak
kullanılırken Schönbrunn Sarayı
ise yazlık olarak tercih edilmiş.
Hofburg Sarayı’nda toplamda
4,5 milyondan fazla tarihi eser
olduğu belirtiliyor. İlginç bir not
olarak Fransız kraliçelerinden
Marie Antoinette de bu sarayda
dünyaya gelmiş. Sarayın
ana binasının önünde Prens
Eugene’nin ait at üstünde bir
heykeli bulunuyor. Binanın
bir kanadında yer alan Efes
Müzesi’ni gezmek bünyenizde
değişik duygular uyandırabilir.
Selçuk’taki Efes Müzesi kadar
zengin olmasa da görsel
açıdan etkileyici büstler var.
Efes Antik Şehri’nin kazısını
üstlenen Avusturyalı heyete
padişah iradesiyle hediye
edilen Bronz Atlet Heykeli
müzenin en önemli parçası.
Yine Celcus Kitaplığı’ndan
çıkarılan bazı heykeller
de burada sergileniyor.
Heldenplatz Meydanı ve
önündeki Volksgarten isimli
bahçeyi çevreleyen saray
kompleksinde Graben’e
bakan girişte Sisi Müzesi,
İspanyol Binicilik Okulu,
Avusturya Ulusal Kütüphanesi,
Kraliyet Apartmanları,
Kraliyet Gümüş Kolleksiyonu,
Kraliyet Mücevher Müzesi ve
Hofberg Şapeli bulunuyor.
Arka taraftaki ana binada ise
Sanat Tarihi Müzesi, Papirus
Müzesi ve Etnografya Müzesi
konumlanmış. Hofburg’un arka
tarafı Burggarten eskiden adı
üstünde sarayın bahçesi iken
şimdi büyük bir park olarak
kullanılıyor. Mozart’ın heykeli
bu parkta. Parka bakan botanik
bahçesi görünümündeki
mekan ise Palmenhaus Cafe.
Sarayın tropik bitkiler serası
iken günümüzde kafe olarak
kullanılıyor. Turistlerin yanı sıra
üniversite öğrencilerinin de
rağbet gösterdiği bu kafe-
restoran mutlaka görülmeli ve
seyahat notlarına eklenmeli.
Palmenhaus’un sırtını verdiği
kesimde Augustinerkirche
Kilisesi ve Albertina Müzesi
yer alıyor. Hemen yanındaki
alanda ise Schmetterlinghaus
isimli “Kelebek Evi” var. Şehrin
orta yerinde tropik bitkilerle
çevrili bir serada onlarca
çeşit kelebeğin salındığı
bir nevi kelebek bahçesi.
Palmenhaus’un önündeki
Burggarten özellikle güzel
havalarda Viyanalıların sere
serpe uzanıp güneşlendiği ve
açık havanın tadını çıkardığı
şehrin önemli yeşil alanlarından
bir tanesi. Benzer durum
sarayın diğer tarafında kalan
Volksgarten ve diğer tüm
parklar için de geçerli. Hazır
yeri gelmişken Viyana şehir
merkezinin %28’inin yeşil alan
olduğunun da altını çizmeli.
Hofburg saray kompleksinin
arkasında ise müzeler bölgesi
yer alıyor. Az evvel bir dolu
1...,94,95,96,97,98,99,100,101,102,103 105,106,107,108,109,110,111,112,113,114,...132
Powered by FlippingBook