106
çok geniş, harika peyzaj ile
süslü, havuzlar ve harika
heykeller barındıran göz alıcı
bir bahçe ile bağlı. Gustav
Klimt’in dünyaca meşhur
Kiss/Öpücük isimli tablosu
Yukarı Belvedere Sarayı’nda
sergileniyor. Belvedere
Sarayı Avusturya ulusal
kimliği açısından da önemli
bir mekan. 2. Dünya Savaşı
sonrasında 15 Mayıs 1955’te
işgal statüsünün sona ermesi,
Avusturya’nın bağımsızlığının
ilanı ve dolayısıyla Viyana’nın
tekrar başkent oluşuna dair
anlaşma müttefiklerle burada
imzalanmış. Başta Klimt olmak
üzere harika bir koleksiyonun
sergilendiği bu “saray müze”
mutlaka gezilmeli. Viyana’nın
sloganını da hatırlatmakta
fayda var: “Never Leave Vienna
Without A Kiss”. 3. bölge olan
Landstrasse’de Belvedere
Sarayı’nın hemen yanındaki
daha küçük boyutlu saray
ise Schwarzenberg Sarayı.
Hildebrandt’ın bir başka eseri
olan bu sarayın bir bölümü
beş yıldızlı otel, diğer kısmı
ise İsviçre Büyükelçiliği olarak
kullanılmakta. Belvedere’nin
bahçesine paralel seyirli ikinci
büyük yeşil alan da bu sarayın
bahçesi. Ve tabii ben bahçe
olarak nitelendiriyorum ama
Türkiye standartlarına göre
bunlar bayağı geniş ve büyük
şehir parkları ile aynı ölçülerde.
Saray gezmelere doyamadık
dediğinizi duyar gibiyim.
Yetmez ama evet, en
büyük ve güzel lokmayı
sona sakladım. Paris’in
Varsailles’i varsa Viyana’nın
da Schönbrunn’ü var. Dünya
Kültür Mirası listesinde
bulunan Avusturya’nın en
önemli kültürel eserlerinin
bulunduğu saray ülkenin
aynı zamanda en çok ziyaret
edilen yeri. Sarayı gezmek
için satılan biletler görmek
istediğiniz kadarına göre 8,5-18
Euro arasında değişiyor. Ve
tabii sadece parayı gözden
çıkarmış olmanız yetmiyor.
Sarayın önünde şimdiye
kadar gördüğüm en büyük
kuyruklardan birine rastladığımı
söylemeliyim. Bu kuyruğu
beklememenin iki yolu var.
İlki diğer turistik mekanlarda
da olduğu üzere daha
önceden internet üzerinden
biletinizi satın almak. Bir
diğeri ise Schönbrunn metro
istasyonunda indiğiniz yerde
bulunan Mozart replikası
gençlerin yanında soluğu
almak. Burada akşamki
konser ile birlikte saray için
kombine biletler satılmakta.
Hem akşamın programını
aradan çıkarmak, hem sırada
bekleyeceğiniz birkaç saati
kazanmak ve hem de elbette
Viyana’dan klasik müzik konseri
dinlemeden dönmemeyi
başarmak mümkün; bir taşla
üç kuş. Saray binası dışarıdan
çok görkemli gözükmese de
özellikle tavan süslemeleri ve
odalardaki dekorasyon için
bile görülmeye değer. Yazlık
saray olarak inşa edilmiş olan
kompleks uçsuz bucaksız
izlenimi veren bahçeleri (ki
bu alan Osmanlı’nın Viyana
kuşatması esnasında şehir
savunmasını güçlendirmek
amacıyla yıkılan binalarla
kazanılmış), bu bahçede
yer alan labirent ve oyun
alanı ile dünyanın en eski
hayvanat bahçesi olarak
bilinen Tiegarten çocuklu
aileler için ilgi çekici olabilir.
Sarayın bahçesi içinde
karşıdaki tepede yer alan 1775
yapım tarihli Glorietta ise bir
çeşit zafer takı ve Viyana’nın
değişik bir cephesine oldukça
yükseklerden bakmak için
performansına güvenenlere iyi
bir hedef olabilir. Saray bunlarla
da sınırlı değil. Palmenhaus
yine sarayın bahçesi içerisinde
yer alan, o dönemlerden kalma
yapım tekniği ile dikkat çeken,
birçok tropik bitkiyi barındıran
dev bir sera (hatırlayacaksınız
Hofburg Sarayı’nda da kafeye
çevrilmiş benzer bir tropik
bahçe mevcut).
Tarihte iki kez Viyana kapılarına
dayanmış olan Osmanlıların
Viyanalılara hediyesi kahve
olmuş. Osmanlı ordusunun
geri çekilirken bıraktığı erzağın
içinde bulunan kahvenin
ne olduğu, nasıl pişirildiği
esirlerden öğrenilmiş ve
Avusturyalılar kahve ile
tanışmış. Kafeler yüzyıllardır
kent hayatının değişmez bir
parçası. Viyana’nın meşhur
kafeleri de önemli turistik
unsurlardan biri. Hepsinin
kendine has bir havası
var. Elbette ki önemlileri
1. Viyana’da yer alıyor.
Burgtheatre’ın yanındaki
Cafe Landtmann yüz yıllık
tarihinde hep tiyatro severlerin,
tiyatro oyuncularının,
gazetecilerin ve politikacıların
gözde mekanı olmuş. Diğer
bir başka alternatif ise
Cafe Central. Zamanında
Sigmund Freud’un da uğrak
yeriymiş. Bugün hala otantik
havasıyla her gezginin en az
bir kere uğraması gereken
adreslerden biri. Kahvenin
yanında tatlı isteyenler
için Viyana’nın bir başka
meşhuru Saacher Torte’yi
önermeli. Opera binasının
hemen arkasındaki Saacher
Hotel’in yanında bulunan
Cafe Saacher sizi bekliyor.
Önündeki uzun kuyruktan
rahatlıkla tanıyabilirsiniz.
İçerideki çalışanların disiplini,
dekorasyonun ilk zamanlardaki
halini koruyor olması ve
garsonların da değişmeyen
üniformalarıyla eski günlerin
havasını korumayı başarmış bir
mekan. Viyana’nın bir başka
ünlü pastanesi de Hofburg
girişinin karşısındaki sokakta
Kohl Markt’de yer alan ve
geçmişi 1786’ya uzanan
meşhur Demel Pastanesi.
Sigara içilebilen alt katında
masaların bulunduğu yerden
camla ayrılmış mutfak bölümü
izlenebiliyor. Üst kat ise daha
şık bir tarzda döşenmiş. İsim
hakkı daha önceden alınmış
olan Saacher Torte’yi burada
da tatmak mümkün. Girizgahı
tatlıdan yaptık ama Viyana’nın
yeme-içme denince en
meşhuru malumunuz şinitzel.
Şinitzel deyince de elbette
ki Figlmüller. Tarihi restoran
Stephansdom’un çok yakınında
Gutenberg Meydanı’na bakan
bir pasaj içinde yer alıyor.
Giriş küçük ve görkemsiz,
ama mekanı burada da kapıda
bekleşen turist kalabalığından
tanıyabilirsiniz. Aynı işletmenin
pasaj girişinin yer aldığı
sokak olan Baeckerstrasse
üzerinde biraz daha ileride
nispeten daha kolay yer
bulunabilen bir şubesi de
bulunuyor. Viyana’nın en iyi
şinitzeli devasa bir boyutta
ve yanında kendisinden de
lezzetli bir patates salatası
ile birlikte sunuluyor. Mutlaka
denenmeli. Yeme-içme işini
elbette ki tüm öğünlerde
turistik mekanlarda halledecek
değiliz. Ayaküstü atıştırmak için
Viyana’nın meşhur sosisleri ve
köşe başlarındaki büfeler sizi
bekliyor olacak. Daha uygun
alternatifler için ise Nasch
Markt’ı önermek mümkün.
Karlsplatz yakınlarındaki bu
pazar yeri son derece iyi
organize olunmuş bir mekan.
Sebze, meyve, peynir, şarap,
tatlı, balık, et ve et ürünlerinin
satıldığı pazarda değişik
mutfaklardan örnekler sunan
restoranlar da mevcut. Türk,
Yunan, Ortadoğu, Asya
ülkelerinin ürünlerinin ve
mutfaklarının da yer aldığı
pazarda esnafın büyük kısmını
Türkler oluşturuyor. Cumartesi
günleri bölgedeki otoparkta
bir de çok renkli ve zengin bir
bit pazarı kurulmakta. Nasch
Markt’a en kolay ulaşma aracı
U4 numaralı ve yeşil renkteki
metro hattı. Kettenbrucke
durağı pazarın hemen girişinde
yer alıyor.
Viyana Avrupa’nın şarap
üretiminde öne çıkan
başkentlerinden biri. Geniş
bağlarla çevrili bir kent
olduğundan şarap evleri
de bir gelenek halini almış.
uzaktaki yakın
so far so close