104
uzaktaki yakın
so far so close
müze isminden bahsettiğimin
farkındayım. Viyana bir sanat
kenti ve dünyanın en iyi
müzelerine de ev sahipliği
yapıyor. Her köşe başında bir
müze var desem yeridir. Maria
Theresa heykelinin bulunduğu
Theresienplatz Meydanı’nın
iki yanında karşılıklı yer alan
görkemli yapılardan ilki
Naturhistorisches Museum
yani Doğa Tarihi Müzesi,
diğeri ise dünyanın en iyi
sanat koleksiyonlarından birini
barındıran Kunsthistorisches
Museum yani Sanat Tarihi
Müzesi. Bu iki devasa
müzenin arkasındaki alan
ise Museum Quartier olarak
adlandırılan bir başka müze
kompleksi. Bünyesinde
Designforum, Mimari Müze,
Mumok isimli Modern Sanat
Müzesi, Kunsthalle Wien ve
Leopold Müzesi’ni barındırıyor.
Dünyanın en geniş Egon
Schiele ve Gustav Klimt
koleksiyonuna sahip olması ile
Leopold Müzesi bu kompleksin
öne çıkanı. Klimt’in meşhur
“Kiss” isimli tablosu Belvedere
Sarayı’nda, ancak Leopold
Müzesi’ndeki koleksiyon da
çeşitliliği ve Klimt’e ayırdığı
alan ile sanatseverlerin
kaçırmaması gereken en
önemli duraklardan bir tanesi.
Müzeler bölgesi çıkışında sol
tarafta göreceğiniz Yunan
tapınaklarını andıran yapı ise
Avusturya Parlamentosu’na
ait. Sağ tarafta Karlsplatz
yönünde Burggarten’i geçince
köşede dikkati çeken bina
ise Staatsoper yani sıradaki
durağımız Opera Binası.
Beethoven’den Chopin’e,
Hydn’dan Mozart’a, Strauss’tan
günümüz sokak müzisyenlerine
yüzyılları aşan bir müzik
geleneğine sahip Viyana.
İrili ufaklı çok sayıda konser
salonu neredeyse her akşam
kapılarını müzikseverler için
açıyor ve elbette ki bunların
en önde geleni Viyana Devlet
Operası Staatsoper. Tabii
Viyana’ya gidip bir klasik müzik
konseri izlemeden dönmek
olmaz. Hemen belirtelim
mutlaka önceden rezervasyon
yaptırmak gerekiyor. Son
dakikacılar için salonda ayakta
izlemek isteyenlere ayrılmış
bir bölüm de mevcut. Daha da
olmadı opera binasının arka
bahçesinde dev ekranlarda
içerdeki konserin canlı yayınını
da izlemek mümkün. Teselliyi
gündüz saatlerinde rehberli
turlardan birine katılıp operanın
ipek perdeler ve tablolarla
süslü muhteşem salonlarında
gezinerek bulabilirsiniz.
Opera binasının çapraz
karşısında gördüğünüz büyük
parkın arkasında yer alan
Barok tarzdaki kilise az evvel
bahsi geçen Karlskirche.
18. yüzyılda yapılan kilise
o dönem için sıra dışı
sayılabilecek eklektik bir
mimari yapı. Değişik kilise
ve tarihi binalardan alıntılar
yapılmış. Dış yüzeyi Yunan
stili Portikus Tapınağı’ndan, iki
büyük sütunu Roma’daki Trajan
sütunlarından ve kilisenin
girişi de Roma Barok stilinden
esinlenilerek inşa edilmiş.
Karlsplatz’ın biraz
ilerisindeki diğer meydan
Schwarzenbergplatz. Buradaki
Sovyet Askeri Anıtı savaşı
hatırlatan az sayıdaki yapıdan
biri. Hemen arkasında değilse
de hafif sol çaprazında şehrin
bir diğer Barok stili sarayı
olan Belvedere uzanıyor.
Uzanıyor derken gerçekten de
kelimenin tam anlamıyla öyle.
İnce uzun bir arazi üzerine
inşa edilmiş olan saray iki
ayrı binadan oluşuyor. Askeri
kariyerine Fransa’da başlayıp
Avusturya’da yükselen ve
Osmanlı ordusuna karşı
savunma savaşındaki başarısı
sonucunda bu sarayla
ödüllendirilen Prens Eugene
Savoy’un emriyle mimar von
Hildebrandt’a yaptırılmış.
Yukarı ve Aşağı Belvedere
Sarayı olarak iki parçadan
oluşan Barok yapılar birbirine