95
iyi geldiği söyleniyor. Tuz
Gölü’nün bir benzeri de
ABD’de bulunuyor. İsrail’deki
Lut Gölü’nü de unutmamak
gerek elbette. Çoğu yerde tuz
kristallerinin şiddetli beyazlığı
ve parıltısı aldatıcı bir biçimde
kar ve buz gibi görünüyor.
Çamurlu bölgelere batmayı
umursamazsanız kauçuk
çizmeler giyerek göl boyunca
uzun bir yürüyüşe çıkabilirsiniz.
Tuzun insan vücudundaki oranı
yüzde 3,5. Bu oran dünya
denizlerindeki tuz oranı ile
aynı. Tesadüf olması pek de
mümkün görünmüyor. Gölün
yağış alanı geniş olmasına
rağmen beslenme kaynakları
zayıf. Su getiren akarsular,
yazın suları iyice azalan
ya da tamamen kuruyan
derelerden oluşuyor. Tuzlu
yeraltı suları da eski gücünde
değil, su seviyelerinin 15
metre kadar düştüğü biliniyor.
Şereflikoçhisar’dan gelen
Peçenek Çayı, Aksaray’dan
gelen Melendiz Çayı,
güneyden ve batıdan gelen
İnsuyu, Karasu, Kırkdelik
çayları Tuz Gölü’nün
atardamarları. Ancak artık
birer kılcal damardan öteye
gidemiyorlar.
Beyaz bir vaha olan göl deniz
seviyesinden 905 metre
yüksekte ve maksimum
büyüklüğü kuzeyden güneye
80, doğudan batıya ise 60
kilometre. Diğer bir deyişle
küçük bir Avrupa ülkesi kadar.
Yağmur ve kar yağışlarının
arttığı sezonlarda kapalı bir
havzada bulunan Tuz Gölü’nün
su seviyesi de artıyor,
böylelikle sular çekildiğinde
daha çok tuz oluşuyor. Bu
demek ki göl içinde suyun
daha çok ve daha uzun süre
beklediği yıllarda verim artıyor.
Tuz Gölü civarında yapılan
fauna ve bitki toplulukları
ile ilgili çalışmaların ulaştığı
sonuçlar da dikkat çekici:
“İki yaşamlı, sürüngen,