80
yakın plan
close - up
kendi çizgimi oluşturdum.
Çünkü tüm bunları yaparken
çok eski dönemlerde
yapılmış olan çalışmaları
alıp, bugünün teknolojisini,
imkânlarını kullanarak altına
kendi imzamı atmak gibi
etik dışı bir niyetim yoktu.
Öğrendiklerimin, gözlemlerimin
üzerinde çalışırken bir gün
bir milimetreye yaklaşık
20–25 çizgi çizebildiğimi ve
bu düzgün çizgilerin hiçbirinin
birbirine değmediğini fark
ettim. O an aklımda tek
soru vardı: Daha ne kadar
küçük yapabilirim? Bu soru
önümde aniden beliren iki
yol demekti. Ya bu sorunun
cevabını bulmak için harekete
geçecektim ya da “keşke”lerle
dolu bir hayat sürecektim.
“İncir çekirdeğini
dolduran adam” böyle mi
doğdu?
Biraz abartmış olabilirim tabi.
Kendime bu soruyu sorduğum
gece saat üçte mutfağa
girdim. Gözüme takılan ve o
andan itibaren bir tuval olarak
gördüğüm fasulye tanesi her
şeyin başlangıcı oldu. Önce
pirinç ve mercimek düşündüm
ama açıkçası gözüm korktu
ve fasulye daha mümkün gibi
geldi. O gece, o fasulyede
şekillenen resim, tüm dünyaya
yepyeni bir konuşma dili
yaratmak üzere çıktığım yolun
en başıydı. Zaman içinde,
bugün sayısı 300’ü bulan eser
arasında, o ilk gördüğümde
gözümü korkutan pirinç
taneleri de oldu, mercimek
taneleri de. Ve tabi ki incir
çekirdeği… Kullandığım
malzemeler çoğalmaya bir
yandan git gide daha da
küçülmeye başladı. Makarna,
kabak çekirdeği, kelebek, kuş
tüyü, sinek kanadı, balık pulu,
soğan zarı, saç teli… Artık
elime geçen her şey, hayatın
içindeki bir sürü küçük detay
tuvalimdi. Bugün geriye dönüp
baktığımda ne kadar doğru bir
adım attığımı görüyorum. İyi ki
birinci seçeneği tercih etmiş,
kendi kendime sorduğum o
sorunun cevabının peşinden
gitmişim diyorum.
Git gide daha da küçülen
malzemeler işinizi
zorlaştırmıyor mu?
Yakını göremiyorum zaten öyle
bir sorunum var. Çalışırken
asla ellerim titremez mesela o
konuda çok şanslıyım. Tahmin
edilenin aksine herhangi bir
büyüteç ya da benzeri araç
da kullanmıyorum. Gözümde
yalnızca doktorumun verdiği
gözlükler oluyor. İleride
neler olur, yaşım ilerledikçe
mikroskop kullanmak zorunda
kalır mıyım bilmiyorum.
Bunu zaman gösterecek. Şu
anda dünya çapında mikro
sanatında 300’den fazla eser
vermiş tek sanatçı olmanın
gururunu yaşıyorum ve
ötesiyle çok ilgilenmiyorum.
Bu bir gönül işi. Gerçekten
istemeden, gönül bağıyla
bağlanmadan, taşın altına
elinizi hatta yüreğinizi
koymadan yapılabilecek bir iş
değil. Diğer sanatlara göre çok
daha büyük bir emek, zaman
ve dikkat gerektiriyor. Mikro
art and how he has become “the
man who fills in a fig seed”.
Where and how did your
journey start?
I was born in Bursa İnegöl, but I
have been living in Istanbul for a
long time now. I met with colors
and lines at an early age. I was
5 years old when I realized that
I had an interest in painting. I
painted for many years. I am one
of those who could not continue
school due to the hardships in
the 80s. So I am a high school
graduate individual and a self-
educated artists. Indeed, I am an
ordinary man with extraordinary
deeds.
What was the starting point
of micro-art which you have
pioneered?
I continued to paint after
completing my military service.
I had the chance to discover my
interest in miniature art during
this period. I wanted to take
classes, but no one wanted to
teach. I didn’t understand why
and I did not question it too
much. What I did was to choose
my own tutors from the past. I
locked myself in the house for
6 months and learned about
the fineness of Sultan portraits
from Nakkaş Osman, color
and harmony from Levni and
the fluency of the brush from
Mehmet Siyahkalem. I created
my own style by maybe adding
some courage of ignorance
to these three. Because while
doing all this, I had no unethical
intention such as signing my
name underneath artwork from
old periods using the technology
of our day. While working on what
I learned and my observations, I
realized that I could draw about
20 – 25 lines in one millimeter
and that none of these straight
lines touched each other. I had
only one question in my mind
at the time: how smaller could
I go? This question opened up
two roads in front of me. I was
either going to act and try to seek
the answer to this question or I
was going to lead a life saying “I
wish”.
So is this how “the man
who fills in a fig seed” was
born?
Of course, I might have
exaggerated a little bit. When I
asked this question to myself,
it was three in the morning and
I went into the kitchen. The one
piece of bean I saw as a canvas
was the start of everything. I
initially thought of trying out rice
and lentil, but I was scared and
I decided that beans were more
doable. The painting that took
shape on the bean that night
was the starting point of the road
that I went on to create a brand
new means of communication
for the entire world. Over time, I
worked with rice and lentil as well
to create about 300 artworks.
And of course fig seeds… The
materials I used started to vary
and get smaller. Pasta, gourd
seed, butterfly, bird feather, fly
wing, fish scale, onion skin,
hair strand… Everything that I
could get a hold of and the many
details in life were now parts of
my canvas. Today when I think
back, I can see that I have done
the right thing. I keep on telling
myself that I have done the
greatest thing by choosing the
first option and striving to find the
answer to the question that I had
asked myself.
Do the materials that keep
on getting smaller make life
difficult for you?
I am farsighted, I have such a