83
        
        
          a bit of madness. And they
        
        
          should. What separates micro-art
        
        
          from other forms of art is that it
        
        
          requires more patience, labor
        
        
          and attention. There is no turning
        
        
          back. You have no luxury for
        
        
          error. The piece you are working
        
        
          on can become trash with just
        
        
          one line or one slip of the hand.
        
        
          This is a means of expression.
        
        
          An art form through which you
        
        
          reflect your perspective towards
        
        
          life. It is something that can only
        
        
          be carried out with love and
        
        
          infinite patience and I believe it
        
        
          is the reason I am alive in this
        
        
          world. Sooner or later we will
        
        
          depart from this world. But our
        
        
          names and souls should carry on
        
        
          with what we leave behind. Think
        
        
          of Leonardo, Picasso, Osman
        
        
          Hamdi. It is the traces that they
        
        
          have left behind which make us
        
        
          talk about them even hundreds
        
        
          of years after their passing. It is
        
        
          no coincidence that I can think
        
        
          Yapılan her sanat eseri biraz
        
        
          delilik içerir bence. Olmalıdır
        
        
          da. Mikro sanatı diğer
        
        
          sanatlardan ayıran durumu,
        
        
          üretim sürecindeki sabır ve
        
        
          emeğin biraz daha fazla
        
        
          olması ve daha fazla özen
        
        
          gerektirmesi. Geri dönüşü
        
        
          yok çünkü. Hata yapma
        
        
          lüksünüz yok. Tek bir çizgi, tek
        
        
          bir kayma ile elinizdeki iş bir
        
        
          anda çöp olur. Bu bir anlatım
        
        
          dili. Hayata olan bakış açınızı
        
        
          yansıttığınız bir sanat biraz da.
        
        
          Ancak aşkla, sonsuz bir sabırla
        
        
          yapılabilecek, bu dünyadaki
        
        
          varlığımın sebebi olduğuna
        
        
          inandığım şey. Bir gün eninde
        
        
          sonunda göçüp gideceğiz
        
        
          buradan. Ama ardımızda
        
        
          kalanlar adımızı, ruhumuzu
        
        
          yaşatmalı. Leonardo’yu,
        
        
          Picasso’yu, Osman Hamdi’yi
        
        
          düşünün. Ölümlerinden
        
        
          yüzlerce yıl sonra bile onları
        
        
          konuşuyorsak bunun sebebi
        
        
          bıraktıkları izlerdir. Güreş
        
        
          denince aklıma Ahmet Ayık’tan
        
        
          başka isim gelmemesi tesadüf
        
        
          değil. Daha da çoğaltabiliriz
        
        
          bu örnekleri. İyi yaptığımız
        
        
          her şey eninde sonunda bize
        
        
          geri döner. İnsan bildiği,
        
        
          iyi olduğu şeyleri yapmalı.
        
        
          Başkasınınkilere bakıp “Ben
        
        
          de yaparım ne var?” demek
        
        
          yerine yapılanı takdir etmeyi
        
        
          ve kendi yapabileceği şeyin
        
        
          peşinden gitmeyi bilmeli.
        
        
          Ben nasıl sanatıma destek
        
        
          bekliyorsam başka sanatlara
        
        
          da, sanatçılara da destek
        
        
          vermekten çekinmiyorum.
        
        
          Özellikle de yurtdışındaki Türk
        
        
          sanatçılara. Zaten yalnızca
        
        
          sanatçı için değil, sanata ve
        
        
          sanatçıya destek verenler için
        
        
          de bu durum böyledir. Hayatta
        
        
          hepimizin farklı görevleri var.
        
        
          Ben kendi görevimi biliyorum,
        
        
          üretmek. Bu sanatı var etmeye
        
        
          devam etmek. Belki başkasının
        
        
          görevi de sahip çıkmak ve
        
        
          dünyaya Bursa’nın, Türkiye’nin
        
        
          adıyla duyurmak. Kimin
        
        
          yaptığının önemi yok. Hasan
        
        
          Kale olur, Ahmet olur, Mehmet
        
        
          olur hiç fark etmez. Bursalı bir
        
        
          sanatçı yapmış bütün bunları.
        
        
          Türk bir sanatçı geliştirmiş
        
        
          bu sanatı. Önemli olan nokta
        
        
          bu. Derdim tanınmak değil
        
        
          tanıtmak. Böyle düşünmek
        
        
          mütevazı olmak zannedilse
        
        
          de aslında yapılması gereken,
        
        
          doğru olan bu. Herkes böyle
        
        
          düşünebilse zaten her emek
        
        
          hak ettiği değeri görür ve
        
        
          herkes mutlu olurdu.
        
        
          Mikro sanatının hem size
        
        
          hem de sanat dünyasına
        
        
          ne gibi katkıları oldu?
        
        
          Teknoloji istediği kadar
        
        
          ilerlesin, insan faktörü
        
        
          olabildiği kadar ortadan
        
        
          kaldırılsın elle yapılan, göz
        
        
          nuruna dayanan işler asla
        
        
          ölmeyecek. Yüzlerce yıldır
        
        
          ölmediyse bundan sonra da
        
        
          yaşamaya devam edecek.
        
        
          Teknolojinin, gelişen,
        
        
          değişen, modernleşen
        
        
          dünyanın dönem dönem
        
        
          değişen modalarının aksine
        
        
          el sanatları hep var olacak.
        
        
          Mikro sanat da bunlardan biri.
        
        
          İzlerken büyüteç gerektiren
        
        
          bir sanatı ben çıplak gözle
        
        
          yapıyorum. Dillerini bilmediğim
        
        
          insanlarla, bu sanat sayesinde
        
        
          oluşturduğum bir konuşma
        
        
          dili ile iletişim kuruyor; çığır
        
        
          açan bir sanat dalına emek
        
        
          veriyorum. Bir sanatçı olarak
        
        
          bu durumun verdiği huzur ve
        
        
          mutluluğun yerine başka bir
        
        
          şey koyamam. Elbette 20 yıl
        
        
          içinde bir şeylerden fedakârlık
        
        
          etmem gerekti. Belki başka
        
        
          alanlarda başka işler yapıp
        
        
          çok para kazanabilirdim ama
        
        
          umurumda olan, önceliğimde
        
        
          olan bu değildi. Dünyada
        
        
          kıstasları olmayan eserler
        
        
          üretmiş olmak benim için
        
        
          en büyük zenginlik. Mikro
        
        
          sanat; hayatın içinde değersiz
        
        
          görünen, bir köşeye atılmış,
        
        
          unutulmuş hatta çöp kabul
        
        
          edilen her şey bir sanat eserine
        
        
          dönüştürüyor. Amaçlarımdan
        
        
          biri de buydu. Farklı pencereler
        
        
          açıp, varlığı bilinen ama yok
        
        
          sayılan, göz ardı edilen her
        
        
          şeye değişik bakış açıları
        
        
          getirmek. “Çöp”lerden sanat
        
        
          kapsülleri yaratmak.