63
Cumhuriyet Dönemi’nde
Atatürk’ün önderliğinde hak
ettiği yeri yavaş yavaş almaya
başladı. 100 yıllık bir geçmişe
sahip olan saray orkestrası
“Mızıka-i Hümayun”, 1924’te
Ankara’ya taşınıp, Zeki Üngör’ün
şefliğinde “Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası”na
(Riyaseti Reisicumhur
Musiki Heyeti) dönüştürüldü.
Çok sesli müziğin ülkede
yaygınlaştırılması için uğraşan
Atatürk, her gittiği şehirde
bu konudan bahsediyordu.
Müziğin hayat, hayatın müzik
olduğuna inanan Atatürk, tam
anlamıyla bir “Musiki Devrimi”
gerçekleştirerek bu alanda
yetişmesi için birçok gencin
yurt dışında eğitim almasını
sağladı. Bu eğitimlere katılarak
1940’lı yıllarda isimlerini en çok
duyuran beş genç, Türkiye’de
çok sesli müzik tarihine “Türk
Beşleri” olarak geçti.
Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal
Erkin, Ahmet Adnan Saygun,
Hasan Ferit Alnar, Cemal Reşit
Rey. Her biri birbirinden farklı
aile kültürleri içinde yetişmiş
ama en büyük ortak noktaları
müzik aşkı olan beş yetenekli
ve başarılı müzisyendi.
Atatürk’ün desteğiyle yurt
dışında eğitim görerek Türk
kültürünü ve ezgilerini evrensel
formda dünyaya tanıtmak
için çalışmalarda bulundular.
Necdet Levent, Ferit Tüzün,
Muammer Sun, Cenan Akın,
Kemal Sünder, Yalçın Tura,
Kemal Çağlar, Çetin Işıközlü,
Sayram Akdil, Okan Demiriş,
Sarper Özsan, İstemihan
Taviloğlu, Bülent Arel, İlhan
Usmanbaş, Ertuğrul Oğuz Fırat,
Turgut Aldemir, Ahmet Yürür,
Necati Gedikli, Turgay Erdener,
Betin Güneş, Mehmet Aktuğ,
Kamuran İnce, Perihan Önder
Ridder, Sıdıka Özdil, Nihan Atlığ
Atay, Server Acim, Aydın Esen,
Ekrem Zeki Ün, Faik Canselen,
Mithat Fenmen, Kemal İlerici,
Bülent Tarcan, Sabahattin
Kalender, Nedim Otyam,
Nevit Kodallı, İlhan Mimaroğlu,
Cengiz Tanç, İlhan Baran,
Ali Doğan Sinangil, Hasan
Uçarsu, Mehmet Nemutlu,
Ali Özkan Manav, Fazıl Say
da eserleriyle Türk müziğinin
yöresel motiflerini Batı müziği
armonisi ile harmanlayarak Türk
müzik tarihine etkiler bırakan
sanatçılarımızdan.
Devletin çok sesli müziğe
verdiği bir radikal destek de
1948’de çıkan “Harika Çocuklar
Yasası” ile oldu. Bu yasa
Türkiye’ye müzik duayenleri
piyanist İdil Biret’i ve keman
virtüözü Suna Kan’ı kazandırdı.
Yasaya göre yetenekleri tespit
edilen 10’dan fazla çocuk yurt
dışına eğitime gönderildi. O
dönemlerde 8 yaşında olan
İdil Biret ve 12 yaşında olan
Suna Kan da bu yasa dâhilinde
Paris’e eğitime ilk gönderilen
“harika” çocuklardandı.
Sonraki zamanlarda yeterli
ödenek sağlanamadığı için bu
uygulama sürdürülemedi.
“Tüm müzik
enstrümanlarını çalmak
kolay. Tek yapmanız
gereken doğru zamanda
doğru tuşa dokunmak.
Gerisini enstrüman
halleder.” Johann
Sebastian Bach
Müzik adına yaşanan her
gelişme yeni bir kavramın
varlığını da beraberinde
getirdi yıllar boyunca. Oda
ve senfoni orkestralarının
ortaya çıkışı da böyle oldu.
Küçük, özel gruplara, saray
mensuplarına, aristokratlara
özel müzik dinletileri yapanlara
“Oda Orkestrası”, yüzden
fazla müzisyenle, 25 civarı
farklı müzik aletiyle oluşanlara
ise “Senfoni Orkestrası” adı
verildi. Yunanca’da “harmoni
sevgisi” anlamına gelen
filarmoni kelimesinden yola
çıkarak “Filarmoni Orkestrası”
kavramı ortaya çıktı daha
sonra. Senfoni ve filarmoni
zaman zaman karıştırılsa da
aslında aralarında keskin bir
fark var. Örneğin her filarmoni
orkestrası aynı zamanda bir
senfoni olabiliyorken her senfoni
bir filarmoni değil. Ülkemizde
müziğe verilen değerin ispatı
olarak birçok senfoni ve
filarmoni orkestrası gösterilebilir.
90’lı yıllarda temelleri
atıldığından bu yana birçok ilke
imza atmış olan Bursa Bölge
Devlet Senfoni Orkestrası’nın
ise doğduğu kentin adını Klasik
Müzik tarihine altın harflerle
yazdırmayı başardı.
and violin virtuoso Suna Kan
to be raised in Turkey. Over 10
children whose talents were
detected were then sent abroad
for education. Idil Biret was 8
years old at the time and Suna
Kan was 12 and they were the
first “wonder” kids who were
sent to Paris for education within
the scope of this law. This could
not be continued due to lack of
sufficient funds in later years.
“It is very easy to play all
musical instruments. All
you have to do is to touch
the right key at the right
time. The instrument takes
care of the rest.” Johann
Sebastian Bach
For years, developments in music
brought about new concepts with
them. This was how the chamber
and symphony orchestras
emerged. Those that provided
private listening sessions to small
groups and members of the
palace were called “Chamber
Orchestra”, whereas those that
were comprised of over hundred
musicians and about 25 different
musical instruments were
called “Symphony Orchestras”.
The concept of “Philharmonic
Orchestra” emerged based
on the word philharmonia
meaning the “love of harmony”
in Greek. Even though symphony
and philharmonic tend to be
confused, there is a distinct
difference between them.
For example, whereas every
philharmonic orchestra can
also be symphonic not every
symphony is philharmonic.
Symphony and philharmonic
orchestras can be viewed as
proof of the value given to music
in our country. Bursa State
Symphony Orchestra that made
firsts since its foundation during
the 90’s managed to emboss its
name in the history of Classical
Music with golden letters.