91
da bunlara ve ayrıca Lsd’ye ve bütün
o karşı kültür tribine düşkündüler.”
demişti. Elektronik kulüpleri, dijital eşek
şakaları ve yazları yapılan boyundan
büyük stajlarla lise hayatı devam etti.
Woz:
Lisenin sonuna geldiğinde ortak
arkadaşları Bill Fernandez, Steve ile
üniversiteyi bitirmiş olmasına rağmen
duygusal gelişimi bir lise talebesi
seviyesinde olan bir başka Steve
ile tanıştırdı. Cal Tech mezunu bu
elektronik dehası adam, Steve Wozniak
yani bilgisayar camiasında yaygınca
bilinen adı ile Woz’du. Bob Dylan
hastası bu iki genç birbirlerine ilaç gibi
geldi. O dönemde tarihin ilk bilgisayar
korsanlığı yapılmıştı. Bir mısır gevreği
kutusundan çıkan bir düdükten çıkan
ses ile uluslararası mesafe aramaları
bedavaya getirmeye yarayan sinyalin
frekansı yakalabileceğini fark eden
mühendis John Drapper, bu şekilde
tarihe geçti ve Steve ve Woz’a ilham
verdi. Woz’un elektronik dehası sıkı
bir araştırma ile o sinyali düzenli ve
düzgün bir şekilde çıkarabilecek bir
devre tasarladı. Steve’nin de ticari
zekası ile “Mavi Kutu” adını verdikleri
bu cihazı tanesi 150$’dan satmaya
başladılar. Steve olmadan Woz
dahiyane icatlarını bedavaya dağıtan
çılgın bir bilim adamı olarak tarihe
geçebilirdi.
Üniversite:
Liseden sonra, pahalı
olmasına rağmen daha önce verdikleri
sözü tutmak isteyen Jobs ailesi, Steve’i
Reed Üniversitesi’ne gönderdiler. Reed
1000 öğrencili tam bir hippi kalesi
olan bir okuldu. Steve’ye Zen Budizmi
ve takıntılı denebilecek kadar sert bir
vejetaryen diyeti kazandırdı. Ancak
okulda geçen 18 ayın sonunda okuldan
sıkılan Steve, daha fazla ailesinin
parasını çar çur etmemek için okuldan
kaydını sildirdi ve kafasına esen
derslere kaydı olmamasına rağmen
devam etti. Kendi deyimi ile yetişkinliğe
Lsd ve Zen aydınlanması ile bilincin
yükseldiği büyülü bir dönemde adım
attı.
Hindistan:
Okuldan sonra 1972-74
yılları arasında Atari’de çalışmaya
başlayan Steve’nin aklında sadece
çıktığı aydınlanma yolculuğunun bir
aşaması olarak Hindistan’a gitmek
için para biriktirmek vardı. İşten ayrılıp
yaptığı ufak bir Avrupa turundan sonra
soluğu Yeni Delhi’de aldı ve gelir
gelmez dizanteri kaparak, 73 kilodan
55 kiloya düştü. Kendine biraz gelince
de Neem Karoli Baba’nın yaşadığı köye
giden Steve yarı aç yarı tok, 7 aylık bir
maceradan sonra, evine geri döndü.
Üstelik kafası bir Hindu din adamı
tarafından bitlenmesin diye traş edilmiş
halde.
Apple:
Dönüşte kısa bir Atari
macerasından sonra, Woz’un iki
aylık çalışmasının sonucunda ortaya
çıkarttığı tarihin ilk kişisel bilgisayarı
Steve’i büyüledi. İlk defa bir klavyede
basılan tuşlar ekrana çıkıyordu ve
tarihler 29 Haziran 1975’i gösteriyordu.
Bu buluşunu bedava dağıtıp hava
atmak isteyen Woz’u Steve durdurdu.
Beraber şirket kurma hayali ile onu
kandırarak, pazarlama ve satışa ikna
etmeyi başardı. Beraber kurdukları
şirketin ismi de, Steve’nin o dönemki
diyetinden ilham alınarak, Apple
(elma) oldu. O esnada HP’de çalışan
Woz, böyle bir işe HP’nin haberi
olmadan kalkışmanın ahlaki olmadığını
düşünüyordu. Bu yüzden tasarımlarını
önce onlara gösterdi. Tarihi bir fırsatın
masalarında olduğunu anlayamayan
HP yöneticileri Woz’un teklifini geri
çevirdiler. Artık önlerinde bir engel
kalmayan ikili, 1976 ortasında
şirketlerini kurdular. İşlevsel olarak
üstün olsa da görsel olarak diğerlerinin
yanında kötü duran Apple-I piyasaya
sürüldü. Bundan sonra entegre bir yapı
ile daha güzel bir bilgisayar olan Apple-
II piyasaya sürülecekti. Ancak yaşanan
finansal sıkıntılar, iki kafadara hocalık
edilecek Mike Markkula isimli 3. bir
ortakla çözülebilecekti. 2. bilgisayarın
ağrılı ve sancılı çalışma sistemi Steve’i
çekilmez ve kaba bir insan haline
getirmişti. Bu sebeple şirketin başına
Mike Scott getirildi.
Macintosh:
Steve’nin huysuzlukları
artınca, Macintosh isimli yeni bir
bilgisayar projesi için uzaktaki bir
binaya gönderildi. Steve burada
kendi vizyonuna uygun insanları bir
araya getirerek hastalıklı bir titizlikle
yeni bilgisayar üzerinde çalıştı. Mac,
Xerox’tan esinlenerek yapılmış ilk
grafik ara birimi içeriyordu. Donanım ve
yazılımın, tek bir vücut olması gerektiği
inanan Steve, kullanıcının yapabileceği
değişiklikleri minimumda tutmak istedi.
Son kullanıcının değişiklik yapma
isteğini her zaman Rembrant’ın bir
tablosuna bir fırça atma isteği ile eş
tuttu. 1984 yılında efsanevi bir reklam
kampanyası ile Mac piyasaya sürüldü.