Dergi Bursa Aralık/Ocak 2013 - page 59

57
yemyeşil çimenler üzerinde
koşuşturmanın verdiği tatlı
yorgunluk; mangaldaki
kömür ateşinde pişen etlerin,
tavukların mis gibi kokusuyla
bir anda yok olur. Sıcak soğuk
dinlemeden çıkılan doğa
yürüyüşleri arasında mola
verilip, yakılan ateşin üzerinde
yumuşak şekerlemeler
kızartılır. Kamp alanlarında
ya da yaz akşamları sahilde
yakılan ateşler, o an orada
bulunan insanların içindeki
gençlik ateşinin coşkusu ile
bütünleşir. Kamp ateşleri
etrafında toplanıp gitar çalmak,
şarkılar söylemek, başında
anlatılan hikayeleri dinlemek
bambaşka bir keyiftir. Bu keyfi
paylaşan insanlar, hayatlarının
sonuna kadar gülümseyerek
hatırlayacakları sıcacık bir
hatıranın da sahibi olurlar.
Ateşin cazibesini tamamlayan,
adı her anıldığında aşkı,
romantizmi, sıcak şarap ya
da şampanyayı çağrıştıran
şömineler, yaz mevsiminde
evin onlara ayrılan alanında
o en unutulmuş, en sade
halleriyle bile yeterince
güzel görünürken; yılbaşı
yaklaştığında daha büyük
anlamlar kazanır. Yeni bir yılın
sevinci, onlara en özenli, en
parıltılı süslemelerle yansıtılır.
Fotoğraflar, şamdanlar,
biblolar, aksesuarlarla
renklenir; yaratıcı dekorasyon
fikirlerini de beraberinde
getirirler. Evler, şöminelerin
içinde özgürce dans eden
alevlerle daha da güzelleşir. Kış
aylarında içine atılan odunların
ağır ağır yanışını, bir fincan
sıcak çikolata veya kahve
eşliğinde uzun uzun izlemenin
ya da okuduğunuz romanın
hikayesine dalıp gitmenin
keyfine doyum olmaz. Şömine
ateşinin yaydığı sıcaklık
bedeninizi ısıtırken, karşısında
kurduğunuz hayaller içinizi
ısıtır. İki aşığın baş başa kaldığı
romantik bir ana şahitlik eden
bir şömine ateşinin çıtırtıları, o
an dünyada yalnızca iki kişi için
bir aşk şarkısı olur. Dışarıda
hava kaç derece olursa olsun,
birbirleri için alev alev yanan iki
kalbe, en kırmızı haliyle hizmet
eder ateş.
Hayatımıza girdiğinden
beri hastalıklara, çiçeklere,
hayvanlara, tanrılara, acılara,
aşklara hatta insanlara adı
verildi. Tapılan, savaşılan,
korkulan, özenilen, ihtiyaç
duyulan, esinlenilen ya da
taklit edilen oldu. Her seferinde
farklı kılıklarda karşımıza çıktı.
Aşk oldu yaktı, felaket oldu
ağlattı. Bir yüzünü sevdik,
diğer yüzüne boyun eğdik.
Yine de her haline rağmen hep
vazgeçilmez olmayı başardı.
Ne onunla yapabildik ne de
onsuz yaşayabildik. Dünyayı,
son gününe kadar, hep
onun sıcaklığı ve ağırlığıyla
paylaşacağımızı kabul ettik.
Zaten ateşten bir kürenin
üzerinde yaşayan canlılar için,
ateşe ilgi duymamak ne kadar
mümkün olabilir ki?
Since it has entered our lives,
illnesses, flowers, animals,
gods, romances, even to people
are named after it. It has been
worshipped, fought with, feared,
aspired to, inspired by, needed,
or imitated. It always had
many disguises. As ramnece
it made us cry, as a disaster it
devastated us. We both loved it
and obeyed it. But it was always
indispensable. We could not live
with it or without it. We accepted
to share the world with its warmth
and heaviness, till the end.
After all, what could be more
inconsequential for a creature
who lives on globe of fire to be
interested in fire?
1...,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58 60,61,62,63,64,65,66,67,68,69,...132
Powered by FlippingBook