96
çalışmalar arasında bulunan
Afrika maskelerinin de etkisi
görülüyordu. “Sükûnet
ve Zevk” isimli resminde
renkleri yine en saf halleriyle
kullanmıştı. Amacı ise resmi
görenlerini ruhunu renklerle
okşamaktı. İslam Sanatı
formlarını kullandığı ve
“Açık Pencere” adını verdiği
resminde ise olabildiği kadar
sadeleşmiş, derinliksiz renkler
ve fırça darbeleri ön plana
çıkıyordu. Aldığı her türlü
yıkıcı eleştiriye rağmen bir
sanat akımının doğduğunu
ve eserlerinin, modern
sanatın en önemli örnekleri
olduğunu bilen Matisse’ye
göre bir şeye çirkin demek, o
şeyin gerçekten görülmediği
anlamına geliyordu.
Yalnızca resme değil,
heykellere, çinilere, Doğu
motifli halılara da ilgi duyan
Matisse’nin favori modeli, 1898
yılında evlendiği karısı Amelie
Parayre olmuştu. Amelie
kocasını sanatıyla paylaştığını
biliyordu ve bu durumu,
balayında Turner’in resimlerini
görmek için Londra’ya gitmek
isteyen çiçeği burnunda
kocasına “evet” dediği gün
kabullenmişti. Amelie onu
sanatından ayırmayı denemek
yerine, sanatının bir parçası
olmayı, onun içinde yer almayı
tercih etti. Bugün Matisse’den
geriye kalan birçok resmin
modeli, Matisse’nin karısı
Amelie oldu. Renklere ve
resim sanatına olan tutkusuyla
bir akımın öncüsü haline
gelen Matisse, hiçbir zaman
öğrenmekten ve yeniliklerden
vazgeçmedi. Hayatının sonraki
dönemlerinde farklı sanat
akımlarını tanımak, ressamlarla
tanışmak için farklı ülkelere
ziyaretlerde bulunmaya ve
üretmeye devam etti. 1930’lu
yıllarda yaptığı resimler
dekoratif öğeler taşıyordu. Bu
yıllarda yaptığı, 3 parçadan
oluşan “Dans” isimli eseri bu
durumun en büyük örneği
oldu. Ayrıca “Pembe Nü”
ve “Müzik” isimli eserleri de
günümüze kadar ulaşan en
önemli eserleri arasındaydı.
1940’lı yıllara geldiğinde
bedeni yorgun düşmüş ve onu
yine istirahata mecbur etmişti.
2. Dünya Savaşı’nın olumsuz
etkilerine ve hastalıklarına
boyun eğmeden üretmeye
devam etti. “Ikarus” bu
dönemde yaptığı en bilinen
çalışmaydı. Son yıllarını
geçirdiği Nice’de, 85 yaşında
hayata veda edene dek eser
vermeye devam etti. Pablo
Picasso ile birlikte modern
resmin öncüleri arasında yerini
alan Matisse, Picasso’nun
biçime getirdiği yeniliğe
karşılık, renkleri özgürlüğe
kavuşturan bir ressamdı.
O da fovizmin “renkçi”lerinden
biriydi. Onun çizgileri yoktu,
renkleri vardı. Yalnızca
renkleri… En saf, en doğal,
en canlandırıcı halleriyle…
Tuval üzerinde konuşan,
şarkı söyleyen, dans eden,
ressamının derdini anlatan
renkleri…
his art instead trying to tear him
away from it. Amelie was the
model in many of the paintings
by Matisse that still remain
today. As the pioneer of a new
movement thanks to his passion
for colors and painting, Matisse
never gave up on learning and
trying new things. He continued
to visit new countries to meet new
art movements as well as new
painters while also continuing to
draw. The paintings he did in the
1930’s had decorative elements.
The 3-piece work known as
“Dance” that he completed
during this period was one of the
most important examples of this.
In addition, the works known as
“Pink Nude” and “Music” were
among the most important ones
that reached our day. In the
1940’s his body gave way thus
forcing him to rest. He continued
to work without ever giving in to
the negative effects of the 2nd
World War or diseases. “Icarus”
was his most famous work from
this period. He continued to
work in Nice until he passed
away when he was 85 years old.
Matisse took his place among
the pioneers of modern painting
with Pablo Picasso and he was
the painter who gave colors their
freedom despite the innovations
he brought form.
He was one of the “colorists” of
the fauvism movement. He did
not have lines, he had colors.
Only colors… In their purest,
most natural and reviving forms…
Colors that talked, danced and
sang on the canvas to convey
the trials and tribulations of the
painter.
evrensel sanat
universal art