88
semboller
LÜKS, LATİNCE’DE IŞIK DEMEK.
Biz şimdi lüksü farklı bir anlamda
kullanıyorsak da kelimenin anlamının
altının ya da elmasın ışıltısından
geldiği açık. Bu ışıltı çağlar boyunca
insanoğlunu kendisine çekmiş. Işığın
çekim gücü, biz insanların tıpkı ışığın
etrafında toplanan pervaneler gibi
davranmasına sebep olmuş.
Peki nedir bu ışığın çekim gücünün
sırrı? Aydınlatması mı? Açığa çıkarıp
(yokluktan varlığa çıkarıp) göstermesi
mi? Bize bilmediğimizi bildirmesi mi?
Öğretmesi mi? Belki de hepsi. Çünkü
ışık aydınlatır, tanıtır, gösterir, bildirir ve
öğretir. Tıpkı bazı insanlar gibi.
İnsanlar arasında bu sıfatları hakkıyla
taşıyanlara aydın denmesi de bundan.
Öğretmenler, bilim insanları, sanatçılar,
yazarlar toplumun aydınlatan fenerleri
olmalıdır. Baş öğretmenimiz Mustafa
Kemal ATATÜRK’ün söylediği gibi
“Hayatta en gerçek yol gösterici bilim’’
olmalıdır. Rasyonel düşünce ve akılcı
davranış bizi çağdaş medeniyetler
seviyesine çıkarır. Nitekim Avrupa’yı
bugünkü uygarlık seviyesine ulaştıran
yaşadığı aydınlanma çağı olmuştur.
Aydınlanma Çağı, “aklı” kurucu ilke
olarak benimseyerek, tüm toplumsal
yaşamın ve düşünüşün buna göre
şekillendirilmesine yönelilen dönemdir.
Kant, aydınlanmacılığı "aklı kullanma
cesareti" olarak tanımladığında, genel
olarak Aydınlanma Çağı'nın felsefesini
vermektedir. 18. yüzyılda Avrupa'da
ortaya çıkıp gelişmiş ve "aydınlanma"
fikriyle yaygınlaşmıştır.
Kant, aydınlanma düşüncesinin kurucu
ilkesi olan akıl konusunda şöyle der:
“Aydınlanma, insanın kendi suçu ile
düşmüş olduğu bir ergin olmama
durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin
olmayış durumu ise, insanın kendi
aklını bir başkasının kılavuzluğuna
başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte
bu ergin olmayışa insan kendi suçu
ile düşmüştür; bunun nedenini de
aklın kendisinde değil, fakat aklını
başkasının kılavuzluğu ve yardımı
olmaksızın kullanmak kararlılığını ve
yürekliliğini gösteremeyen insanda
aramalıdır. Sapare Aude! Aklını
kendin kullanmak cesaretini göster!
Sözü şimdi Aydınlanmanın parolası
olmaktadır.”
Aydınlanma çağının ana fikri,
akıl aracılığıyla doğru bilgilere
ulaşılabileceği ve bu doğru
bilgi ile de toplumsal yaşamın
düzenlenebileceğidir. Öte yandan
bilim alanındaki önemli gelişmeler
de aydınlanma çağına öncülük eder
ve bu çağda ayrıca çok yoğun yeni
bilimsel gelişmeler kaydedilir. Daha 15.
yüzyıldan itibaren meydana gelmeye
başlayan yeni keşifler ve icatlar bu
süreci hazırlamış, bunun sonunda da
"karanlık çağ" olarak değerlendirilen
Ortaçağ'ın sonuna gelinmiştir. Deney
ve gözlem, aklın uygulama araçları
olarak bu dönemde bilimsel yöntemin
ilkeleri biçiminde ortaya çıkmış ve
doğa bilimlerinde önemli gelişmelere
kaynaklık etmiştir.
Dinde meydana gelen yenileşme
hareketleri de, dinsel düşüncenin
giderek geriletilmesi ve
aydınlanmacılıkla birlikte kuruculuk
ve egemenlik gücünü kaybetmesiyle
sonuçlanmıştır. Rönesans ve
reformlarla başlayan bu gelişmeler,
aydınlanmacılıkla doruğuna varmış ve
buradan itibaren “modernite” denilen
sürecin oluşumunu hazırlamıştır. Bu
süreç aydınlanmacılıkta ifadesini bulan
köklü bir zihin değişikliği anlamına
gelmektedir.
Newton ve Kopernik ile tüm bir evren-
dünya kavrayışı değişime uğramış,
Dekart ve Kant gibi isimlerle bu
değişen zihniyetin felsefi düşüncesi
geliştirilmiştir. Avrupa’daki endüstri
devrimleri de bu sürecin maddi temelini
oluşturmaktadır. Yeni ve bambaşka
toplumsal ve ekonomik ilişkiler
içerisinde yaşamaya başlayan insanlar,
ortaya çıkan yeni düşünce biçimleriyle
dünyaya bambaşka gözlerle bakmaya
başlamışlardır. Bunun sonucunda
modern yaşamın temelleri atılmıştır.
1789 Fransız İhtilali’nin temelinde,
Fransız aydınlanmacılığının belirleyici
bir etkisi vardır. Aydınlanma çağının
önemli düşünürlerinden Voltaire’in şu
sözü çok ünlüdür:
- Işık, biraz daha ışık...
Abdulkadir Kılınç
Lüks