Dergi Bursa Haziran-Temmuz 2011 - page 95

93
benliği arasındaki farklar nelerdir? Bu
fark şöhretin kişiliğidir. Bu iki benlik
arasında bir yarılma var mıdır? Mutlaka.
Bir oyun, bir aldanma, bir aldanırken
aldatma ya da aldatırken aldanma
durumu mu söz konusudur? Aldatan
aynı zamanda aldanır.
Toplum aldatılmaktadır. Toplumun
aldatılması sonuçları önceden ve
belki de yıllarca sonrasında bile tam
olarak kestirilemeyecek sonuçlar
doğurmaktadır. Bu konu çok sık
gündeme gelmekte ve unutulmaktadır.
Hatırlanması gereken diğer nokta
şöhretlerin, şöhret olurken ve
sonrasında aldatılmasıdır. Şöhret
gönüllü aldanmakta olabilir. Kendisinde
olmayan bazı özelliklerin yüklendiğine
kayıtsız kalıp zamanla bunlara sahipmiş
hissine kapılabilir. Bu durumda hem
aldatmakta hem de aldanmaktadır.
Toplum sadece aldanmaktadır. Aracılar
sadece aldatmaktadır. Şöhret ise hem
aldanmakta hem de aldatmaktadır. Bu
da kişiliğinde bir çatlağa ve giderek
bir yarığa neden olabilir. İlginçtir ki,
bu tip insanları tedavi etmek için
eğitim görmüş bir akademisyen,
ekranlarda halktan kimselerin bu
durumlarına uzaktan teşhis koyarken
kendi içlerindeki uçurumun farkında
değildirler.
Aslında bir kültür endüstrisi işlemekte,
bu endüstri doğası gereği çıkar
sağlamak için yeni gerçeklikler
yaratmaktadır. Bu gerçeklikler her
türlü duruma göre uyarlanabilmekte,
bireysel özgürlükleri kitlesel duvarlarla
çevirmekte, insan doğasının temel
özelliği olan yaratıcılığı törpülemektedir.
Sıradan olmak yüceltilirken aykırılık
dışlanmakta, bireylerin yaptıkları değil
görüntüleri önem kazanmaktadır.
Etkinlik değil edilginlik aşılanır.
Düşünmenin yerini düşündürülme
alır. Tüm bunlar olurken de medya
başroldedir.
“İktidar Seçkinleri” adlı çalışmasında C.
Wright Mills şu tespiti yapar:
Medya kitle insanına kim olduğunu
anlatır –ona kimlik kazandırır. Medya
kitle insanına ne olmak istediğini
anlatır –ona hırs, beklenti ve tutkular
kazandırır. Medya kitle insanına buna
nasıl ulaşacağını anlatır –ona tekniği
kazandırır. Medya kitle insanına öyle
olmadığı halde öyle nasıl düşüneceğini
anlatır –ona kaçış imkânı verir. (24)
Popüler kültürün özgürlük vaatleriyle
dolu olduğu görülebilir. Bunun
en önemli nedeni popüler kültür
üreticilerinin tüketicilere kendilerini
özgür hissettirme ve böylece
de sistemlerini sürdürebilme
zorunluluğudur. Dayatılan seçenekler
arasından özgürce seçim yapma
fırsatı allanır pullanır. “Top 10”
programlarında zirveye çıkacak şarkıyı
“SMS” ile belirleyebilme özgürlüğü,
temelde benzerlikler taşıyan ve
Amerikan kültürünün dayatmacıları
olan McDonald’s veya Burger King’i,
diğer yandan Pepsi Cola veya Coca
Cola’yı seçebilme özgürlüğü, pop star
yarışmasını ya da yemek programı
yarışmasını seyretme özgürlüğü
gibi birkaç örnek bile aslında
seçeneklerimizin de dayatmadan öte
olmadığının birer kanıtı değil midir?
Çabuk kullanım ve hızlı tüketimin esas
olduğu bu kültürde aslında garanti
edilen kitle üretiminin kalıcılığı ve
sürekliliğidir. Popülere katılmayanlar
özellikle medya yoluyla tedirgin
edilir, kişi eksik hissettirilir ve popüler
tüketime katılması sağlanır. Bu biçimde
bir ‘serbest kölelik’ durumu yaratılmış
olur. Kişi popüler kültürün alıcısı,
satıcısı, reklamcısı konumunda kimliğini
bulduğunu ve özgür olduğunu sanır.
Yanılmıştır ama mutludur.
Unutulmaması gereken en önemli nokta
egemen olanın popüler olduğudur.
Kişiler arasında da egemen olanın
gerekli, çağdaş, iyi ve doğru olduğu
dayatılır. Kişiler hem siyasal hem de
ekonomik anlamda iktidarda olanlara
hizmet ettiklerinin bilincinde değildirler.
Tekleştirme, düşüncesizleştirme,
düşsüzleştirme, farklı olanı dışlama
kendi içinde çalışan bir mekanizma
olarak çalışmaktadır artık. Birilerine
benzemek, benzetilmek değerlidir,
kendin olmak değil. Birilerinin
giydiklerini giymek değerlidir, sana
yakışanı değil. Birilerinin dinlediği
müziği dinlemek, izlediği filimi izlemek,
bindiği arabaya binmek, yediği yemeği
yemek, okuduğu kitabı okumak
değerlidir, hoşlandıklarını değil.
Bu zihin yönlendirme kültürünü
eleştirirken kapitalizmin başlangıcını,
Londra’daki çiftçilerin topraklarını
çevirerek özel mülke devşirmesini
anlatmak yetmez. Daha da geriye,
Sümerlere, belki de antik çağlara
kadar uzanmak, yazının başında
da aktardığım gibi tüm dinamikleri
göz önünde bulundurmak, veriler
kullanmak, uzman görüşlerine
başvurmak ve akademik değerde
bir yazı kotarmak gerekirdi. Aksini
yaparken yanlış bir yargıda bulunmak
yazının tümünü değersiz kılabilirdi.
Bunun içinse yazıda yanlış olan
noktayı tespit etmek gerekir. Mümkün
olduğunca önyargısız yazılan bu
metinde yanlış bir nokta varsa tümünün
geçersiz ve yanlış olduğunu kabul
ediyorum şimdiden.
Yazıyı popüler kültür hakkında
yazılmış bazı metinlerden rastlantısal
olarak seçtiğim kelime ya da kelime
gruplarıyla tamamlıyorum. Bunların
toplamı popüler kültürü anlatmıyor mu?
Değerlerin erozyonu. Ölçüsüzlük.
Taklit. Şöhret tutkusu. Promo kültür.
Geç kapitalizmin yaygın halk kültürü.
Karnavalesk. Stereotipler. Pazarlama.
Gözetleme. Gözetlenme. Cilalı imaj.
Teknolojik determinizm. Klişeler.
Kültür sarhoşluğu. Hafiflik. Avangard.
Ebleh. Kültür polisi. Ahkâm kesmek.
Tüketim. McDonald’s. İkonik yıldız.
İkoncan. Bilinirlik. Görünürlük. Televole.
Seçkin. Bilimadamı. Kültür endüstrisi.
Medya kitle. Oyalama. Oyalanma.
Kaçış. Eğlence. Ticari temelli.
Düzeysiz. Teşhir. Alt-kültür. Dedikodu.
Globalleşme. Seçkin. Bütünleşme.
Hamburger. Truman. Çarkıfelek.
Dürümland. Greencard. Hamçökelek.
Kitle kültürü.
Sahte ışık.
1...,85,86,87,88,89,90,91,92,93,94 96,97,98,99,100,101,102,103,104,105,...140
Powered by FlippingBook