91
Hayatı iyilikle ya da kötülükle, ışıkta
ya da karanlıkta, açlıkla sınanmış
kemirgenler gibi kemiriyoruz. Taşın
suya düştüğü yerle ilgileniyoruz
sadece, dalgaların kimin hayatında
neye değdiği neye mâl olduğu
umurumuzda değil. Işığın rehberlik
ettiği iyilikten ömrümüzün payına düşen
hasadı toplamak yerine karanlığın
içinde iğneyle kuyu kazıyoruz.
Dualarımızı hep kendimiz için ediyoruz.
Mani’nin şöyle bir duası var kitapta.
“Tanrım, bu yiyeceği hazırlamak için
toprağı, bitkileri ve diğer yaratıkları
gücendirmek gerekti. Ama bunu
yapanların, insandaki ışığı beslemekten
ve senin sözünü yaşatmaktan başka
niyetleri yoktu.”
Çocuklarımızı hayatla ilgili yalanlar
söyleyerek, başkalarının kötülüğünden
kendi çıkarımıza iyilikler besleyerek
büyütüyoruz. İyi olurlarsa, ışığın
peşinden giderlerse hayatta
kaybolacaklarından, kazançlarını
ve varlıklarını yitireceklerinden
korkuyoruz. Bu korkularla insanlığın
ateşinde közlediğimiz tutumlarımızın,
seçimlerimizin gölgesine sığınıp
düşle gerçek arası bir tarihi okurken
Işık Bahçeleri’nde Amin Maalouf’un
kaleminden Mani’nin Işık Çocukları
dediği çocuklarla da tanışıyoruz.
İyiliğin en önemli kriterleri olan
paylaşmayı ve şükretmeyi türlü
gerekçelerle öteleyip duruyor ve her
seferinde de kendimizi haklı çıkarak
bahaneler buluyoruz. Oysa paylaşmak
da şükretmek de insanın hem içini hem
etrafını ışığa çıkarak erdemler.
“……Sonra yemeği ev sahibiymiş gibi
çevresine dağıtır, kendisi ise azıcık
ekmek ve meyve ile yetinirdi. Özellikle
karpuzu severdi. Nedenlerini soranlara
başka hiçbir yiyeceğin ışığı bu kadar
iyi yansıtmadığını söylerdi. “Karpuza
bakınız, rengi gözlerinizi, kokusu
burnunuzu mest eder. Elinizle kaygan
kabuğunu okşarsınız, ayrıca bir şey
içmenize gerek yoktur, suyu içindedir.
Onu bir tabağa koymanıza gerek yoktur,
kendisi tas olup kendisini sunar. Önce
ucundan başlayın, sonra ortasına
gelin, her lokma sizi ışık bahçelerine
yaklaştıracaktır.”
Mani’nin yolunda gidip iyiliğin nelere
kadir olduğunu, kötülüğün nereye
kadar olduğunu görmek, bilmek
ve anlamak için Işık Bahçeleri’nde
dolaşacak vaktiniz ve hakikatle
karşılaşacak cesaretiniz var mı?
Amin Maalouf