98
eğitimli insan
EĞİTİMİ TOPLUMSAL YAŞAMDA ne
denli önemli olduğu genel olarak
herkes tarafından kabul edilir. Gelişmiş
ülkeler, eğitime gereken önemi
verdikleri ve bu alana ciddi yatırımlar
yaptıkları için bugün pek çok sorunlarını
çözme başarısı göstermişlerdir. Gelir
dağılımında belirli bir denge sağlayarak
ülkelerinde görece bir gönenç (refah)
sağlayabilmişlerdir.
Ülkemizde ise eğitim her sorunu çözen,
her derde deva olan bir reçete olarak
görüldüğü halde programsızlık, günü
birlik uygulamalar, hesapsız kitapsız
yaklaşımlar, kısa ve uzun erimli plan ve
projelerden yoksunluk vb. nedenlerle
tam bir keşmekeşe dönüşmüş, sorunlar
çığ gibi büyümüş, işin içinden çıkılamaz
bir duruma gelinmiştir. Uluslararası
değerlendirmelerde, örneğin son OECD
ve Avrupa Konseyi sonuç raporlarında
Türkiye gelir dağılımında ve eğitim
alanında son sıralarda görülmektedir.
Sürekli okul açmak, her ile üniversite
açmak, herkesi okul sıralarından
geçirmek görüldüğü gibi sorunların
çözümüne yetmiyor. Öyleyse sorun
nerede? Sorun, herkese eğitim
hakkı, ama herkese nitelikli bir eğitim
verebilmekte. Sorun, niceliksellikten
çok nitelikseldir.
Eğitimin amacı “eğitimli insan”
yetiştirmektir. Eğitimli insan kimdir? Her
alanda kendini yetiştirmiş, geliştirmiş,
donanımlı, onurlu ve kişilikli, özgeci,
paylaşımcı, toplumcu, özverili, çalışkan,
dürüst, ahlaklı, emeğe saygı gösteren,
insana, hayvana ve doğaya değer
veren, barıştan, demokrasiden, insan
haklarından yana olan…vb. insandır.
Ülkemizde şu an bu niteliklere sahip
insan yetiştirebiliyor muyuz? Okur-
yazar oranının %90’lara ulaştığı, pek
çok örgün ve yaygın eğitim-öğretim
kurumlarının varlığına karşın iyi-nitelikli
insan yetiştirebildiğimizi söylemek
çok zor. Çünkü iyi-nitelikli insan
aynı zamanda okuyan, düşünen,
sorgulayan, eleştiren, öneren insandır
da. Oysa bizim eğitim -öğretim
sistemimiz daha baştan buna kapalıdır.
Bizde “soru” soran öğrenci sevilmez,
hatta “sormak” yasaktır. “Dinle ve
denileni yap’’ anlayışı egemendir.
Bizde düşünen insan tehlikeli
insandır, okuyan insandan korkulur.
Güzel sanatlarla, resimle, müzikle,
heykelle, tiyatroyla, şiirle ilgilenmek
boş, gereksiz şeylerdir. Oysa bizim
önemsemediğimiz, değer vermediğimiz
bu düşünsel ve sanatsal etkinliklerdir
insanı insan yapan.
Nitelikli insan yetiştirmede en önemli
etken “nitelikli eğitim”dir. Nitelikli eğitim
ise ancak nitelikli eğitim kurumlarının
açılıp geliştirilmesiyle olabilir. Peki, şu
an ülkemizde böyle eğitim kurumları
var mı? Var sayılmaz, ancak bir elin
parmaklarını geçmez sayısı...
Günümüz Türkiyesi’nde bir zamanlar
başarıyla uyguladığımız ve çok
olumlu sonuçlar aldığımız sonunda
kapattığımız Köy Enstitüleri gibi
eğitim kurumlarımız kalmadı. Bunların
yerine açılan Öğretmen Okulları,
Eğitim Enstitüleri, Yüksek Öğretmen
Okulları da tarihe karıştı. Şimdilerde
bunların yerine Eğitim Fakülteleri
öğretmen yetiştirmeye çalışıyor. Ama
bu kurumların ne ruhu, ne felsefesi var
Eğitim Fakültelerinde. Öğretmenliğin
bir gönül işi olduğu bilinir. Öğrenciyi
sevmeyen, öğretme ve eğitim işini
gönülden benimsemeyen bir kişinin
bu mesleği yapması çok zor. Salt
işsiz kalmamak için öğretmen olmaya
çalışan insanlardan bu anlamda iyi
eğitici olmasını beklemek olanaksızdır.
Yıllardır yenilikçi, ülke koşullarına
uygun bir eğitim sistemi kuramayışımız,
sistemle sürekli oynamamız, sistemi
yapboz tahtasına çevirdi. Bu yüzden
hem eğitim - öğretim kurumlarımız
kurumsallaşamadı, hem de eğitici
kadrolar eğitilenlere güven vermedi.
Şu an YGS rezaleti bunun en güzel
örneklerinden biri değil midir?
Yüz binlerce adayın yöneticilere,
öğretmenlere, sisteme güveni
kalmamıştır. İnsan, güvenmedikleri
insan tarafından eğitilebilir mi? Şu an
ilköğretim ve ortaöğretimdeki eğitim
uygulamalarına bakalım: Sınav, sınav,
sınav. Eğitim= Sınav mıdır? Bu sınav
baskısıyla insanlar bir şey öğrenebilir
mi? Öğrenmenin tadına varabilir mi?
Öğrenmeyen bir öğrenci eğitilebilir mi?
Özetle,
iyi eğitim, iyi insan yetiştirir. İyi
eğitim, ancak çağcıl, bilimsel bir eğitim
anlayışıyla verilebilir. Bu değerlerle
yetiştirilen kuşaklar da toplumun
ilerlemesine, ileri bir demokrasinin
gelişmesine, özgürlükçü ve eşitlikçi bir
toplumsal yaşamın kurulmasına katkı
sağlayabilirler.
Eğitim ve toplumsal
yaşamımız
Fehmi Enginalp