81
        
        
          üstünde gündoğumuna dek
        
        
          ağırlayabilir. İşte tam o sırada
        
        
          sana, hayatın onca zamandır
        
        
          sandığın şeyden başka bir
        
        
          düş olduğunu; gerçek denilen
        
        
          şeyin, varla yok arasında belli
        
        
          belirsiz bir iş olduğunu; kabuk
        
        
          ne kadar büyük olursa olsun
        
        
          her zaman, herkes için, her
        
        
          şekilde bir başka dış olduğunu
        
        
          sana öğretebilir. Her şair
        
        
          yapamaz bunu elbette. Her şair
        
        
          insanın kendi sırrını çözdüğü
        
        
          o dutluğun yolunu bilmez bile
        
        
          hatta. Her şair zaten böyle
        
        
          bir şeyin niyetine bile girmez.
        
        
          Gonca Özmen, seni azaldığın
        
        
          yerden öpebilir. Ellerini açarsın,
        
        
          avuçların yukarıya doğrudur,
        
        
          Gonca Özmen seni senin
        
        
          avuçlarının içinde o çizgiler
        
        
          boyunca aklını ve dengeni
        
        
          keşfe çıkarabilir. Şaşırırsın
        
        
          onun şiirinde. Gonca Özmen,
        
        
          sözcükleri tam mevsiminde
        
        
          dallarından tek tek toplayıp
        
        
          cümlelere doldurabilir ve
        
        
          onları tonlarca ağırlıktaki o
        
        
          cümlelerle vicdanın henüz ayak
        
        
          basılmamış yerlerine taşıyıp
        
        
          bütün o sözcükleri o körpe
        
        
          bamyalar gibi incecik bir tele
        
        
          dizebilir.
        
        
          TAŞLIK / Biraz önceydi /
        
        
          serinlik verdim taşlığa / ev içleri
        
        
          kadardım / tozdum bir masada
        
        
          / nedense bu dünyaya iyi
        
        
          gelirdim / güzdü / gölgesiz bir
        
        
          suydum / pencereleri açsam
        
        
          üşür müydünüz / biraz daha
        
        
          aralasam sözcükleri
        
        
          Bir yerlere terin bulaştı / lekesi
        
        
          kalır bilirim / bilirim lekesi
        
        
          kalır ağlamanın / bir sözdün /
        
        
          parmağımdan düştün / ben, o
        
        
          kağıttaki makas iziyim hala
        
        
          Sevgilisi kirli bir dua gibi
        
        
          üzerine yağdığında bile
        
        
          toprağa onunla karışıp yeniden
        
        
          ve başka bir hayata filizlenmeyi
        
        
          göze alabilecek kadar şaşırtıcı
        
        
          bir şair Gonca Özmen.
        
        
          Şapkası düşmüş bir sözcükten
        
        
          incinecek kadar dikkatli ve
        
        
          özenli bir şair. Gecenin iyiliğine
        
        
          usulca yaklaşıp içi çekirdekli bir
        
        
          rüya isteyecek kadar pervasız
        
        
          bir şair. Gonca Özmen; sadece
        
        
          kuşların bildiği bir ağaç olmayı
        
        
          düşleyecek kadar çok, o kadar
        
        
          hafif, o kadar okyanus, o kadar
        
        
          fırtına, o kadar yangın bir
        
        
          şair. Onun şiiri ile tanıştığında
        
        
          sen de kendini biraz tuhaf
        
        
          hissedeceksin; normal. Onun
        
        
          şiirini okudukça, aslında işaret
        
        
          ettiği o başka evrenin senin
        
        
          için biçilmiş kaftan olduğunu
        
        
          ve o kaftanın sende pek
        
        
          şahane durduğunu göreceksin.
        
        
          Şiirlerinde, sökülmeyi ve
        
        
          yeniden başka bir şey olarak
        
        
          örülmeyi bekleyen meselelerin
        
        
          ucu sarkar; okumaya
        
        
          başladığında da gerisi zaten
        
        
          çorap söküğü gibi gelir. Bir
        
        
          bakarsın Gonca Özmen
        
        
          seni sözcüklerden yapılma
        
        
          bir arabanın ön koltuğuna
        
        
          oturtmuş, görmediğin heceleri
        
        
          gezdiriyor, başının üstünde
        
        
          büyü gibi türlü çeşit metaforlar
        
        
          estiriyor.
        
        
          Bir bakarsın ‘Belki Sessiz’
        
        
          bitmiş, elinde bu sefer
        
        
          ‘Kuytumda’nın izi duruyor.
        
        
          Sen olana giderim yine /
        
        
          toplayıp sesimi akşamdan
        
        
          knows the path to that orchard
        
        
          where a person undercovers
        
        
          herself. Gonca Özmen might kiss
        
        
          you from where you diminish.
        
        
          You open your hands, palms
        
        
          facing the sky, Gonca Özmen will
        
        
          take you to discover your mind
        
        
          and your balance through the
        
        
          lines of palm. You are startled at
        
        
          her poetry. Gonca Özmen can
        
        
          pick up the words when they
        
        
          reach their prime, one by one, fill
        
        
          them into sentences and carry
        
        
          them along on the sentences
        
        
          with substantial intensity to
        
        
          the uninhibited parts of your
        
        
          conscience and line up all those
        
        
          words like crisp okras on a rope.
        
        
          “STONES / It was a moment ago
        
        
          / I bestowed coolness to stones
        
        
          // I was as big as the insides of
        
        
          houses / I was dust on a table //
        
        
          Somehow the world and I were
        
        
          suited // It was autumn / I was a
        
        
          shadowless stream // Would you
        
        
          be cold if I opened the window
        
        
          / If I opened the words just a
        
        
          little more // There was a place
        
        
          where your sweat pooled / I
        
        
          know its stain remains // I know
        
        
          the stain of tears remains // You
        
        
          were a promise /  You fell from
        
        
          my fingers // Me, on that paper
        
        
          still / I’m the scissors’ trace”
        
        
          (translated by George Messo)
        
        
          Gonca Özmen is a poet
        
        
          astounding enough to want to
        
        
          re-blend with her lover in the soil,
        
        
          daring to create new life, even
        
        
          after he rained upon her like a
        
        
          murky prayer. She is sensitive
        
        
          and meticulous, even hurt by
        
        
          a word without a circumflex.
        
        
          Reckless, creeping up and
        
        
          asking for a seedy dream from
        
        
          the kindness of the night. You
        
        
          will feel strange when you meet
        
        
          her poetry; it is normal. As you
        
        
          read her poetry, you will realize
        
        
          that the universe she points out
        
        
          is a suit, custom-tailored for you
        
        
          and the suit looks remarkable on
        
        
          you. The issues that expect to be
        
        
          unwound and rewound stick out
        
        
          their tips; once you start reading
        
        
          the rest unravels itself. You find
        
        
          yourself on the front seat of a car,
        
        
          made up of words and Gonca
        
        
          Özmen is taking you for a ride on
        
        
          the syllables you have never seen
        
        
          before, with clouds of enchanting
        
        
          metaphors over your head.
        
        
          It could be that you have finished
        
        
          ‘Maybe Silence’; at your palm,
        
        
          you have the finger prints of ‘In
        
        
          My Nook’.