89
ilk cızırtı ile birlikte frekans
ayarı düğmesi çevrilmeye
başlanır; ses netleşinceye
kadar düğmenin idare ettiği
renkli çubuk, radyonun ön
panelinde yazan şehir ya
da frekans isimleri üzerinde
gezinirdi. Bazen çocuk aklına
has bir masumiyetle radyodan
gelen seslerin sahiplerini
bulmak, o küçücük kutuda
insanların nasıl durabildiğini
anlamak için kurcalandı,
parçalara ayrıldı; bazen aşk
acısı çekenlerin can dostu
oldu radyolar… Her yaştan
insanın televizyonun icadına
kadar en büyük eğlencesiydi.
Kadınların meşhur “arkası
yarın” kuşakları bu radyolardan
dinlenirdi. Seslendirme
sanatına altın çağını yaşatan
radyoların meşhur arkası
yarınlarında her bölüm en
heyecanlı yerinde biter, bir
sonraki gün kaldığı yerden
aynı heyecanla devam ederdi.
Her türlü teknolojik gelişime
rağmen, zaman zaman o eski
tadı vermemesinden şikayet
edilse de; radyo dinlemek
her zaman “moda” oldu ve
öyle kaldı. Radyolar, birçok
filmde konu edilen bir mesleğe
ilham kaynağı olmasının
yanı sıra sadece duydukları
seslerle bambaşka dünyalar
yaratabilen ve radyo ile bu
yeteneklerini daha da çok
geliştiren hayalperestlerin
de vazgeçilmezi oldu.
Evde, işyerinde, sokakta,
yolda, okulda… Radyoların
her yerde ve herhangi bir
iş yaparken insana eşlik
edebiliyor olma özelliği, tercih
edilirliğini de arttırdı. Çoğalan
radyo kanalları ile başlayan
rekabet sonucu geliştirilen
programlar ve içeriklerle
daha da zenginleşti. Yıllar
önce haberleşmeyi sağlamak
amacıyla yola çıkılan bir
çalışma insanların vazgeçilmez
bir eğlencesi haline geldi.
Radyonun mucidinin kim
olduğu konusu hala tartışmaları
da beraberinde getiriyor.
Böyle bir icadın çok fazla
talibi olmakla birlikte temeli
telsizin ve telgrafın icadına
dayanıyor. Elektromanyetik
dalgaların uzayda ışık hızı ile
yayılabileceğini teorik olarak
ilk ortaya atan J.C. Maxwell’in
ardından bu konuda ilk deneyi
1886 - 1888 yılları arasında
Alman fizikçi H.Hertz yaptı.
Hertz, 75 megahertzlik yüksek
frekans elde etmeyi başardığı
iki levhaya yakın bir yerde,
bir metal halkanın iki ucunun
birbirine yaklaştığı dar hava
boşluğunda, karanlıktaki
kıvılcım atlamalarını
görerek, elektrik enerjisinin
elektromanyetik dalgalarla
uzaydan yayınlanabileceği
keşfetmiş oldu. İtalyan fizikçi
Marconi ise 1890 yılında O.
Lodge tarafından başlatılan
çalışmalarını mors cihazına
çevirerek ilk kez 1896 yılında
telsiz yayını yapmayı başardı.
İlk yayın bir mil mesafede
gerçekleşirken 1901 yılında
yapılan yayında bu uzaklık
200 mile ulaştı. Marconi’nin
bu başarısı çok sayıda insan
tarafından duyuldu. Attığı bu
büyük ticari adımla geniş bir
kitle tarafından “radyoyu icat
eden adam” kabul edildi.
Ancak birçok insana göre
bu fikir aslında kablosuz
telgrafın babası olarak
anılan Nikola Tesla’ya aitti.
Kablosuz iletişimi, yani radyo
dalgalarının patentini alabilmek
için başvuruda da bulunan
Tesla’nın, 1895 ve 1899 yılları
arasında, birbirine uzak
noktalardan kablosuz olarak
sinyal alıp verebildiğini de iddia
ettiği ama bunu kanıtlayacak
bağımsız bir kurumun şahitliği
olmadığı için konunun askıda
kaldığı biliniyor.
Radyonun ülkemize gelişi
ise 1927 yılında oldu.
İstanbul’da kurulan radyo
stüdyosunda 1933 yılında
bir futbol karşılaşması canlı
olarak verildi. 1936 yılından
itibaren ise radyo devlet eliyle
yürütülmeye başlanarak
all people until the invention of
TV. Cliffhanger dramas popular
among women were on the radio.
In the golden age of dubbing, in
the days of radio, each episode
would end in suspense and
the next day it would pick up
from where it left off, with the
same excitement. Despite all
the technological innovations,
although they say it no longer
has the same taste, listening to
the radio has always been “in”.
Besides being an inspiration
to a profession which became
the subject matter for many
movies, radio is indispensable
to dreamers who are able to
create a different world from
the sounds they hear. At home,
at work, on the street, on the
road… The fact that radio can
accompany you anywhere, while
doing anything made it more
preferable. With the increased
number of channels leading to
competitiveness, content and
format of radio programs thrived.
What set out to be a mere form of
communication, turned out to be
a vital entertainment for man.
The inventor of radio is still
source of controversy. Albeit
many people want to take
credit, the foundation of radio
is the invention of telegram and
transmitter. J.C. Maxwell was the
first to describe the theoretical
basis of the propagation of
electromagnetic waves in space
with the velocity of light and
German physicist H.Hertz was
the first to experiment on the
issue in 1886-1888. In close
proximity to two plates that he
managed to acquire a high
frequency of 75 megahertz, in
the narrow air gap that brought
together the two ends of a
metal ring, in the dark, Hertz
discovered that electrical energy
could be broadcasted to space
through electromagnetic waves.
The Italian physicist Marconi
turned the studies conducted by
O Lodge into the Morse device
and in 1896 the first transmitter
broadcast was made. The first
broadcast was from a distance
of one mile, by 1901 the distance
was rose to 200 miles. Many
people heard of Marconi’s
success. With this commercial
success, he was accepted as
“the man who invented radio”.
However, for a lot of people the
idea generated from Nikola Tesla,
the father of wireless telegram. It
is well known that Tesla applied
to get the patent for wireless
communication, meaning the
radio waves, but since there was
no independent authority that