120
bölen. Yazının devamında
kendisinden Sevillalılar
gibi ben de nehir olarak
bahsedeceğim çaktırmayın.
Düzensiz bir planı bulunan
Santa Cruz mahallesi yani eski
kent alanı kanalın, yani nehrin
doğu yakasında yer alıyor. Dar
ve dolambaçlı sokaklar, kapalı
küçük meydanlar ve Magrip
üslubunda inşa edilmiş süslü
evler şehrin cazibe merkezi.
Diğer yakadaki semtin adı ise
Triana. Daha az turistik, yerel
halkın takıldığı mekanlarda
vakit geçirmek için doğru adres
aslında kanalın diğer yakası.
Vakit kaybetmeden yollara
düşmenin vaktidir. Zaten
liste çok kalabalık değil
aslında. Meydanda, dünyanın
üçüncü büyük katedrali
olan Sevilla Katedrali’ni
göreceğiz. Bir de eski İspanyol
kentlerinin olmazsa olmazı,
Alcázar’ı. Sonra sokaklarda
kaybolacağız. Daracık taş
sokakları portakal ağaçlarıyla
süslü küçük meydanlara
açılan şirinlik muskası
Juderia yani eski Yahudi
Mahallesi’nde salınacağız.
José Feliciano’nun özel bir
şarkı yazdığı minicik Doña
Elvira Meydanı’nında seramik
banklarda dinleneceğiz.
Yolumuzu mutlaka düşürüp
Calle Mateos Gago’da eski bir
hamamdan dönüştürülmüş Bar
Giralda’nın tapaslarına tadıp
buz gibi jerez ya da manzanilla
içeceğiz. Akşamında mutlaka
Calle Levies’te kömür
deposundan müzikhole
dönüştürülen La Carboneria’ya
uğrayıp flamenko gösterilerini
izleyeceğiz. Kentin ruhunu
daha iyi anlayacak ve artık
turist değil ahbap moduna
geçeceğiz. Gerisi sizin
içgüdülerinize ve koku alma
yetinize kalmış. Arnavut
kaldırımı döşeli, tarihi, daracık
better and start to become its
friend rather than a tourist. The
rest is up to your instincts and
ability to spot new things. Seville
will take you to another universe
with its cobblestone pavements
and historical narrow streets. We
will buy souvenirs for our friends
and family from street vendors
on these streets too narrow even
for two. And we will drink water
at each fountain accompanied
by white pigeons. We will be
full not only with water but also
with peace. Then the sounds
coming from a nearby arena will
pierce the silence. We will feel
sad for the bull at this shrine of
bull fighting while falling in love
with its rich culture; our confused
mind and conscience will come
clean since we are tourists.
The magnificent structure you
will see while walking down
Santa Cruz towards the river on
La Avenida de la Constitución
is “Catedral de Santa Maria
de la Sede de Seville”. In short
we can call it the Cathedral.
This cathedral that is as huge
as its name was built over the
Central Mosque dating back to
Andalusia and in terms of Gothic
architecture it is the largest
cathedral in the world while as
a church it is the third largest.
Hagia Sophia has been the
largest cathedral in the world
until the Seville Cathedral was
built and it has been so for over
one thousand years. The Tower
of Giralda rises high beside the
cathedral where the tomb of
Christopher Columbus is rumored
to be. The Tower of Giralda is
actually the spire of the old Emevi
Mosque which is no more. The
spire with a rectangular plan is
covered with decorated yellow
bricks and stone plaques. Those
who are courageous enough to
climb the 35 floors and 375 steps
of the spire that remains of the
mosque, that is La Giralda bell
towe; the symbol of Seville, can
enjoy the view from 95 meters.
The view is spectacular. Actually
the tower is more beautiful than
the cathedral itself. Muslims
have wanted to carry it with them
while leaving the city, however
uzaktaki yakın
so far so close