119
18. Yüzyıl’da İspanya
Krallığı’nın duraklaması ve
sömürgelerini kaybetmesi
ile ticari kayıpların acılarını
yaşamış Sevilla. 1929’da ise
Ibero-American Fuarı’yla
silkinip yeniden yükselişe
geçmiş. Barselona’nın
Olimpiyat sonrası yaşadığı
değişimin bir benzeri Sevilla
için de geçerli. 1992 Expo
Fuarı şehri hareketlendirmiş
ve modern yüzünü geliştirip
gürbüzleştirmiş. Sevilla,
Endülüs Özerk Bölgesi’nin
başkenti seçilip, ardından
İspanya Avrupa Birliği’ne
girince eski parlak günlerine
kavuşmuş ve tarihi dokusunu
kaybetmeden uluslararası
etkinliklere ev sahipliği yapan
bir dünya şehrine dönüşmüş.
Gelelim “gezelim görelim”
köşemize. Londra’da
olduğu gibi müzeler üzerine
kuracağımız bir rota
önermeyeceğim elbette.
Sevilla müze gezilecek
bir şehir değil. Burası,
kanalizasyon kapaklarından
bile çiçeklerin fışkırdığı, her
sokağı gizli bir bahçeye
açılan, her evi kartpostal
güzelliği taşıyan ve güzelliği
ile insanı afallatan bir şehir.
Vaktimizi eski sur içinde yani
genelde Santa Cruz bölgesi
ve çevresinde geçireceğiz.
Görülecek yerler hep yürüme
mesafesinde olacak. Taksi,
otobüs ya da metroya ihtiyaç
duymayacaksınız. Ki zaten
2009’da yeni inşa edilmeye
başlanan metro ve tramvay
hattı diğer Avrupa şehirlerine
kıyasla oldukça zayıf.
Sevilla’nın İspanya İç Savaşı
(1936-1939) boyunca
milliyetçilerin elinde kalması
ve hiçbir çarpışmaya sahne
olmaması nedeniyle kentteki
birçok mimarlık anıtı ayakta
kalmış. Guadalquivir Nehri
şehri ikiye bölüyor. Aslında
Guadalquivir de değil nehirden
şehrin içine doğru uzatılmış
olan bir kanal şehri ikiye
of which open to secret gardens
and the houses of which befit
postcards. We will spend most
of our time in the old wall region,
that is, Santa Cruz regions and
its environs. Places to visit will
all be within walking distance.
You will not need a taxi, bus or
subway. In any case, the subway
and tram lines that have been
started to be built in 2009 are
quite weak in comparison with
other European cities.
Many architectural monuments
in Seville have remained to this
day due to the fact that it has
not experienced many attacks
since it was under the rule of
nationalists during the Spanish
Civil War (1936-1939). The
Guadalquivir River cuts the city
in two. Actually it is the channel
that divides the city in half and
not the Guadalquivir. But during
the remaining part of the article
I will use the word river just like
the people of Seville do. The
Santa Cruz neighborhood with
an irregular plan is located on
the eastern side of the river. With
its narrow and twisting streets,
closed small squares along with
pretty houses built in Maghrib
style, it is the center of attraction
for the city. The name of the
neighborhood on the other side
of city is Triana. It is less touristy
and actually the other side of the
city is the right address to spend
some time at where the locals
dwell.
We should get going. The list
is not that crowded anyway.
At the square, you will see the
third largest cathedral in the
world, the Seville Cathedral. And
Alcázar, an essential componet
of Spanish cities. Then we will
lose ourselves in the streets.
We will stroll down Juderia, the
old Jewish Neighborhood with
its narrow stone streets laden
with orange trees. We will rest
on the ceramic banks at the
Doña Elvira Square for which
José Feliciano has composed
a special song. We will stop
by Calle Mateos Gago to taste
the tapas of Bar Giralda which
actually used to be an old public
bath, and we will drink ice cold
jerez or manzanilla. At night we
will watch flamenco shows at La
Carboneria which was once a
coal warehouse. We will get to
understand the spirit of the city