74
devamlı olarak çıkan alev
hiç durmadan yanan doğal
gazlar sayesinde etkileyici bir
doğa olayı haline geliyor. Bu
yer ormanın içerisinde ancak
açıklık bir alanda. Üzerinde
hiçbir bitki örtüsü yok.
Tamamen gri-beyaz kayalardan
oluşuyor. Gündüz saatlerinde
fazla göze çarpmayan
alevler, geceleri oldukça
etkili görülüyor. İyi havalarda
Çıralı’daki pansiyonlardan,
hatta açık denizden bile
alevler görülebiliyor. Kamp
ateşini andıran bu ateşlerdeki
en yaygın karşılaşılan
durumlardan birisi de
ziyaretçilerinin yanında
pişirmek için sucuk, pişen
sucukları arasına koymak için
ekmek ve ay ışığında içebilmek
için şarap getirmesi...
Yanartaş ile ilgili mitolojik
kaynaklar, ateşin suyla
söndürülemeyeceğini, bunun
ancak üzerine taş ve toprak
atıldığında başarılabileceğini
anlatıyor. Ne var ki, ateşin
yeniden yanmaya başlaması
kaçınılmazmış. Gerçekten
de söndürülen alevler 10-15
dakika sonra kendiliğinden
yanıyor. Ateş yandığında
duyumsanan kokuyu kimisi
iyot, kimisi havagazı, kimisi de
benzin kokusuna benzetmiş.
1882 yılında Türkiye’ye Likya
konusunda araştırma yapmak
için gelen Arkeolog Felix
von Loschan, ateşin yanına
yaklaşıldığında hafif bir petrol
kokusu almış. 1967’de yapılan
analizler, gazın düşük oranda
metan içerdiğini ortaya
koymuş.
İlk Yanartaş’tan yaklaşık
500 metre kuzeybatıda,
deniz seviyesinden 335
metre yükseklikte ikinci
bir Yanartaş bölgesi daha
bulunuyor. Birincisinden
155 metre daha yüksekte.
Daha doruk seviyesinde
yer aldığı için, panoramik
manzarası daha güzel olsa
da, iki Yanartaş arasındaki
sarp yamacı aşma zorluğu
sebebi ile, buraya Çıralı’dan
ulaşmak yerine, Ulupınar –
Karadere bağlantılı patika ile
ulaşım tercih ediliyor. İkinci
Yanartaş Çıralı Havzası’nın
doruk seviyesinde yer aldığı
için bu noktadan gerek Çıralı
Ovası gerekse Tahtalı
Dağları panoramik bir
şekilde görülebiliyor. Ancak
buraya Çıralı tarafından
ulaşmak bir hayli zahmetli. İlk
bölgeye ulaşmak da kolay
olmuyor. Çünkü tarihi Likya
Yolu üzerinden takip edilerek
ulaşılıyor ve tarihi kayalardan
flames that look like camp fires is
that visitors bring along sausages
to cook on the flames, bread to
put the sausages in, and wine to
drink under the moonlight...
Mythological sources about the
Yanartaş suggest that the flames
cannot be put out by water but
only by throwing rocks and soil
on it. However, the reigniting of
the fire is inevitable. As a matter
of fact, when you put it out, it
starts burning again after 10-15
minutes. Some say that the flame
smells like iodine, some say
like gas, and some thought the
smell was petroleum. In 1882, the
archeologist Felix von Loschan,
who came to Turkey to do
researches on Lycians, sensed a
slight odor of petroleum when he
came close. The analyses of 1967
indicated that the gas contains
small amounts of methane.
Around 500 meters northwest
to the first Yanartaş, 335 meters
above sea level, there is another
Yanartaş area. It is 155 higher
gezi-yorum
travel-ing